Osmanlıdan sonra İslam coğrafyası, küfür milleti tarafından paramparça edilerek, üzerinde kendi işbirlikçi yerel unsurlarına birçok devlet kurdurdular.

İran tarihi, konumu,  İslam coğrafyası ve İslam Milleti için de farklı kılan en önemli özellik, bir mezhep projesinin (şiileştirme) ‘Devlet’ olmasıdır.

İran dışında kalan İslam coğrafyasının, Suudi krallığı Vahabilik üzerinden Britanya imparatorluğu tarafından ihdas edinceye kadar hiçbir bölgesinde, farklı mezheplerden hükümdarlar gelip geçmiştir vefakat hiçbir mezhep, ‘Devlet’ olmamıştır.

Anadolu’da İslam ile temayüz eden Türk Milletinin İslam Milleti ile özdeştiren temel gerçeklik, ‘Mezhep Devleti’ kurmamış olmalarıdır.

Bütün mezhepler, meşrepler, Tarikatlar, vs. İran dışındaki İslam coğrafyasındaki toplumsal alt yapılar, İslam içinde, ‘‘Vahdet/birlik’’ bulmaya yapıları itibarıyla engel değilken, İran’da ‘Devletleşen Şiilik’ mezhebi yapısı itibarıyla kenarda kaldı.

Modern zamanlarda, zamana hâkim olan ideolojik süreç içinde,

Devletleşen mezhep ideolojisi ‘Din’ haline geldi.

Dikkat edilirse, Suudi Vahabilikten Sünnilik kullanılarak bir terör örgütü (El kaide & Deaş), İran Şiiliğinden aynı şekilde Haşti Şabi gibi bir terör örgütü üretilebilmektedir.

Tuğyana elverişli bu ideolojik yapılarından dolayı, Suudi Sünniliği ve İran Şiiliğini,  üzerimizde küresel stratejilerini uygulamak için küresel güçler(Modern Firavun) tarafından, kullanılarak İslam coğrafyasını kaotik ve anarşik bir ortama dönüştürdüler.

İran’ı, Halep katliamının aktörü haline getiren tuğyan,

İslam Cumhuriyetinden ‘Tağut’luğa savuran temel gerçeklik budur.

Biz Türk Milleti/İslam Milletini, bir ‘Mezhep Milleti’ kılmayan temel özelliğimizde ‘Mezhep Devleti’ kurmamış olmamızdır.

Biz Türk Milleti günahkâr bir millet olabiliriz ama asla tuğyan milleti olmadık. ‘Devlet’imizin fetret dönemlerinde günah ve kabahatleri çok olabilir ve fakat asla Tağut bir devlet olmadı, bu sebeple bizim göğsümüzden asla İslam’ı tehdit eden, Müslümanları, insanları katleden bir terör örgütü çıkaramazlar vesselam…