Yüce Mevlamız Saf Suresi’nin 2. ve 3. ayetlerinde bizleri şöyle uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.”

Bu ayetlerden açık bir biçimde anlaşıldığı üzere ya yapamayacağımız veya yapmayacağımız şeyleri söylememiz veya söylediğimiz ve vaat ettiğimiz şeyleri yapmamız gerekmektedir. Bu aslında sağlıklı bir insani gelişim ve örnek bir birey olabilmenin en temel zorunluluklarından birisidir. Kişinin eylem ve söylemleri arasında tutarlılık olması, hem kişi içi hem de kişiler arası ilişkilerinde hayati bir rol oynamaktadır.

Bu tür bir tutarlılık aile içi yaşamda da önemlidir. Çocuklar bizlerin işaret parmaklarını değil ayak izlerini takip eder. Diğer bir deyişle iyi bir çocuk eğitimi için olumlu davranışları çocuğa aktarmak, yapılması gereken kuralları listelemek veya ona bazı ahlaki normları dikte etmek yeterli değildir. Çocuk iyi bir tüccardır. Sizin ne yaptığınıza bakar ve kar zarar hesabı yaparak işine gelmeyenleri uygulamaz. Bu nedenle çocuğa yap veya yapma demek ile terbiye kazandırılması mümkün değildir. Yapmasını istemediğimiz şeyleri önce bizim terk etmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde yani biz hatalı davrandığımız müddetçe çocuklarımızdan doğru davranışlar beklememiz nafile bir bekleyiş olacaktır.

Bu durum günümüzde çok daha fazla ehemmiyet kazanmıştır. Zira çocuklarımızın beslenecekleri doğru davranış kaynakları oldukça yetersiz iken hatalı davranış kaynakları son derece fazladır. Dolayısıyla anne babalara tüm zamanlardakinden daha fazla görev ve sorumluluk düşmektedir. Özellikle sanal âlemdeki sosyal, duygusal ve ahlâkî dünyamızı zedeleyen tehlikeli mecralardan evlatlarımızı uzak tutmamız elzemdir. Adına sosyal medya denilen ve genellikle dedikodu, fitne, kaos ve daha birçok tehdidin yer aldığı bu dünyada çocuklarımızı her türlü psikolojik ve ahlâkî veba beklemektedir. Yapılan araştırmalarda, sosyal medyanın kullanılmasının çok az fayda sağlamasına rağmen son derece zararlı faktörleri bünyesinde barındırdığı görülmektedir. Bu faydaları ise insanoğlu başka kaynaklardan da edinebilmektedir. Maalesef ebeveynlerin okul öncesi dönemdeki çocukları için bile sosyal medya kullanmalarını normal olarak gördükleri gözlemlenmektedir. Henüz çok küçük bir grup olsalar bile bu sayının giderek artacağı düşünülmektedir.

Tekrar başa dönecek olursak çağımızın en büyük sosyal sorunu olan sosyal medyanın faydalı kullanımını tartışmanın zamanı geçmek üzeredir. Artık sinyaller yerini alarm zillerine bırakmaktadır. Bu nedenle yapmadığımız şeyleri çocuktan yapmasını istemek yerine iyi işleri ve davranışları yaparak onlara örnek teşkil etmek durumundayız. Yani öncelikle sosyal medya ve interneti kötü kullanmayı biz bırakmalıyız ki çocuklarımızdan bunu istemek hakkımız olsun. Aksi takdirde insanlar giderek makineleşmeye başlayacaktır. Bu da son derece tehlikeli bir durumdur.

Selametle…