Sanayi devriminden bu yana siyasi ve kültürel egemenliğin Batı’ya geçtiği dünyamızda, “çağdaşlaşmanın” bizi ahlaksızlığa götürdüğü, neredeyse İslam toplumlarında genel kabul görmüş durumda. Bu durumun zaman ilerledikçe daha da kötüye gittiği, eşcinselliğin arttığı, pedofili ve çeşitli sapkınlıkların yaygınlaştığı, hatta bunların kıyametin habercisi olduğu ifade ediliyor.

Peki dünyamız önceden nasıl bir ahlaka sahipti? Tüm günah bu çağın mı?

Unutmayalım: Sadece sokakta gördüğü zayıf erkeklere değil, aile içindeki herkese tecavüzün, her türlü sapkınlığın normal karşılandığı Hz. Lut’un kavmi yaklaşık 4 bin yıl önce Filistin civarında yaşamıştı.

EŞCİNSELLİK NORMAL, TECAVÜZ SIRADAN

Antik Roma‘da üst sınıfa mensup, yani özgür doğan erkeklerin, kölelere, düşük sınıftan kabul edilen eğlence sektöründeki işçilere ve parayla fuhuş yapan erkeklere tecavüz etmesi sıradan kabul edilirdi. Bir Romalı erkeğin, genç bir erkek sevgilisi olması onun “güçlü” karakterini arttırır hatta bu durum “erkekliğinin şanını yüceltir” ve  bir tür “virtus” yani fazilet olarak görülürdü. Roma’da yaşanan sapkınlıkların zirvesi, Julius Caesar Germanicus ya da tarihteki bilinen adıyla İmparator Caligula zamanında yaşandı. Toplu cinsel ilişkiler, kölelerin kanıyla doldurulmuş havuzda yüzmek, esirlerin ve düşük sınıftan insanların vücutlarını eğlence olsun diye testere ile kesip, “testislerini yemek” gibi.

Antik Yunan‘da durum daha da ileriydi. Çok tanrılı bu dönemde kadınlar aşağı bir yaratık olarak görülürdü; erkeğin erkekle yaşadığı ilişki yüceltilirdi. Filozof Aristoteles, şair Sophocles gibi bugün Batı’nın temel taşlarını atmış pek çok Yunanlı bilim adamı ve edebiyatçının eserleri “sapkınlığa övgüyle” doludur. Hatta öyle ki bu durum yasal güvence altına alınıyordu. 2.700 yıl önce Spartalı kanun koyucu Likurgus eşcinsel ilişkileri “koruma altına alan” bir yasa hazırlamıştı.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Güçlü olanın kanun yerine geçtiği Ortaçağ Hristiyan Avrupa‘sında ya da Antik Mısır ve Hindistan‘da bugün sapkınlık olarak kabul edeceğimiz pek çok uygulamanın ne kadar yaygın olduğunu biliyor musunuz?

SORUN ÇAĞDA DEĞİL BİZDE

Tarih boyunca insanın “doyumsuzluğa ulaştığı”, kendi “gücünün şehvetine” kapıldığı dönemlerde azdığını ve sapkınlığın pençesine düştüğünü görüyoruz. Yani bu durum “zamanla” kayıtlı olmadığı gibi, “dinler ya da kavimlerle” de ilgili değil. Bazen çarpık dinsel öğretiler dahi nefsinin arzularına teslim olup, vahyin aydınlığına gözlerini kapayanları yoldan çıkartabilir. Öyle olmasaydı DEAŞ, zavallı Yezidi kızlarıköle pazarında satılığa çıkartır; alçak nefisli militanlarına tecavüz ettirir miydi? Ne Irak’ın işgalinde ne de Esed rejiminin katliamında en küçük bir katkısı olmamış bu gencecik kızların hayatını bu şekilde söndürür müydü?

ABD askerlerinin Ebu Garip Cezaevi‘nde Iraklı Müslümanlara yaptıkları cinsel içerikli vahşi işkenceleri hatırlayın. Bunların iki bin yıl önce yaşamış Caligula’dan ne farkları var?

Ahlakın çağla alakası yok. Üstelik sürekli kötüye de gitmiyoruz. Dünyanın pek çok ülkesinde insanların “vatandaşlık hukuku” ile hayatlarının “nispeten” güvence altına alındığı günümüzde “görece” daha iyi bir durumda olduğumuz dahi söylenebilir. Yani felaket tellallığına lüzum yok.

Dünya kurulduğundan beri peygamberler apaçık anlaşılır bir vahyin rehberliğinde  “temiz ve duru bir yolu” bize tanıttılar. Asla kırılmayacak sağlam bir kulba işaret ettiler. Bu kulba tutunalım yeter.