Başkan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde tekrardan “dindar nesil/dindar gençlik” meselesini gündeme taşıması aslında gençlik noktasında izlenen politikaların başarısızlığını tekrardan gözler önüne sermiştir. Hatta gençlik sorunu o denli derinleşmiştir ki ilk defa sorun somutlaştırılarak “dindar nesil”den ziyade “dindar gençlik” kavramına vurgu yapılmıştır. Fakat ne yazık ki “dindar gençlik” yetiştirme söylemi başarıya ulaşmadı. Bunun en önemli sebebi ise Başkan Erdoğan’ın “dindar gençlik” söylemi ile kurumların gençlik noktasındaki eylemleri birbiriyle örtüşmedi.

Dindar gençlik istendi lakin İstanbul Sözleşmesi imzalandı. Dindar gençlik istendi lakin Cinsiyetsiz Toplum Projesi uygulandı. Dindar gençlik istendi lakin Batı menşeli fonlar kullanıldı. Dindar gençlik istendi lakin Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersine Hristiyan Öğretmen girdi. Dindar gençlik istendi lakin MEB’in ders kitaplarında Uygur Alfabesi diye İsrail Alfabesi okutuldu. Dindar gençlik istendi lakin herkes kendi grubuna alan açmaya çalıştı ve gençler öğütüldü. Başkan Erdoğan söylediğiyle biz üzüntümüzle kaldık…

Gerçek şu ki muhafazakâr ve mütedeyyinler olarak gençleri kaybettik. Genç kitle popülist kültüre yöneldi. O popüler kültür bu ülkenin çocuklarını LGBT destekçisi, marjinal ve kimliksiz yığınlar olmaya doğru itiyor. Günümüz ideoloji araçlarını kullanmaktan o kadar aciziz ki Oğuzhan Uğur izleyerek fikir sahibi olan, Ezhel dinleyerek duygularını tatmin eden, Çukur izleyerek kendisine rol biçen gençlerle dolu ortalık.

Çözüm aslında çok basit ve iddia ediyorum ki gençlik noktasında Türkiye’de en iyi araştırma yapan akademisyenlerden biriyim. Gençlerin bakanlıklar nezdinde yapılan proje başvuru skalasına baktığımızda çoğunluk yerellerdeki problemlerle ilgili çalışmalar olduğunu görüyoruz. Türkiye’de gençlerin hareketliliğini sağlamaya yönelik yerel bir politika bulunmamasından ötürü popülist kültür alanını daha da genişleterek gençleri merkeze çekmekte. Merkeze çekilen genç kitle ise popüler kültürün kurbanı olarak kullanışla hale gelmektedir.

Kurulan sistem ile yetiştirilen genç paralel olarak ilerler. Tarihten örnek verecek olursak; Batıcı-Panislamist bilinen Sultan Abdülhamid Han, Türkçü dönemin; Batıcı-Türkçü bilinen Gazi Mustafa Kemal İslamcı dönemin doğumunu başlattı. Başkan Erdoğan Milliyetçi-Panislamist sayılıyor lakin Batıcı-Bireyci neslin doğmasına da şaşırmamak lazım. Bu örnek bugün ki durumu gayet net açıklıyor.