Yıllar önce ilk kez 1990 Şubat’ında bir öğrenci olarak gittiğim Pakistan’a bu kez yine bir şubat ayında Türkiye-Pakistan Parlamentolararası Dostluk Grubu başkanı ve milletvekili olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte gitmek benim için çok anlamlıydı.

Yolculuğun en özel sürprizi ise gazetemiz Diriliş Postasından Genel Yayın Yönetmenimiz Erem Şentürk Bey ve değerli yazarımız Betül Soysal Bozdoğan Hanım’ın da Pakistan seferimize eşlik ediyor olmalarıydı.

Uçak Ankara’dan havalanıp yerkürenin doğusuna doğru rota tuttuğunda, önümüzdeki ekrana yansıyan kuşbakışı harita beni yıllar öncesine, Pakistan ile Türkiye arasında gerçekleştirdiğim meşakkat yolculuklarıma götürdü.

Uçağımız rotasında Pakistan’a doğru seyrede dursun hafızam ve ruhum beni Pakistan’da geçen öğrencilik hatıralarıma sürüklüyordu.

Şimdi Türkiye ile Pakistan arasında aşağımızda ışık hızında akan 5 saatlik yolu ben 90’lı yıllarda dağları, platoları, çöl ve vadileri şehir şehir aktarma yaparak tam 7 günde katedebiliyordum.

Bugün düşününce görüyorum ki, geceyi gündüze katarak aştığım o vadiler, çöller ve dağlar mücadele ruhumu ve bugünkü Ali Şahin’i inşa eden bir meşakkatti… Hayatta hiçbir şey insanı meşakkat kadar olgunlaştırıp yetiştirmiyor. Öyle ya toprağı mümbit ve bitirici kılan kışın çektiği cefa ve çile değil midir?

Bu müstesna sorgulamalar ve duygular içinde indik gençlik yıllarımın mimarı Pakistan’a. Uçağımızın indiği İslamabad Nur Khan Askeri Havalimanı’ndan kalacağımız Serena Otel’e kadar tüm yollar Türk ve Pakistan bayraklarıyla beraber Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın resimleri ve “iki devlet tek millet” sloganlarıyla süslenmişti. Yol kenarlarına birikmiş Pakistanlı kardeşlerimiz “ümmetin lideri” şeklinde tanımladıkları Recep Tayyip Erdoğan’ı görme çabasındaydılar.

Türkiye-Pakistan ilişkilerinin uzun yıllardır içinden biri olarak gerçekleştirdiğimiz son ziyareti, her iki ülke açısından tüm yılların en iyi ziyareti şeklinde tanımlayabilirim.

İslamabad’da parlamento tatilde olmasına rağmen mecliste grubu bulunan tüm partilerin milletvekilleri illerinden gelerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan parlamentosunda yaptığı muhteşem konuşmayı sık sık alkışlarla keserek dinlediler.

Pakistanlı kardeşlerimizin Keşmir beklentisini Cumhurbaşkanımız “Dün Çanakkale’ydi bugün Keşmir. Çanakkale neyse Keşmir de odur. O gün Pakistan bizi nasıl yalnız bırakmadı ise bugün de biz Pakistanlı kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız” diyerek kardeş Pakistan halkının gönlünde taht kurdu.

Pakistan Başbakanı İmran Khan ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu muhteşem cümlelerine “Eğer bugün seçim olsa Sayın Erdoğan bu konuşması ile Pakistan’da seçimleri kazanmayı garantilemişti” sözleriyle jest yaptı.

Pakistan Cumhurbaşkanı Arif Alvi ile kılınan cuma namazında her halinden âlim bir zat olduğu belli olan imamın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a “Siz ümmetin liderisiniz buyurun cuma namazını siz kıldırın” şeklindeki teklifi Erdoğan’ın Pakistan Müslümanları için ne ifade ettiğini göstermesi açısından çok manidardı.

Çok sayıda iş adamının da eşlik ettiği ziyaret sonuncunda dizi ve film sektöründen, TRT, PTV deneyim transferine, toplu konut tecrübe aktarımından, lobi ve diaspora işbirliğine, finansal alandan kültür ve turizme toplam 13 anlaşmaya imza konuldu.

Başbakan Khan, Pakistan’ı kolay ticaret ve yatırım yapılabilir bir ülke haline getirmeleri gerektiğini vurgularken hemen hemen her konuşmasında bu yönde Türkiye’yi reformlarla dönüştürüp kalkındıran Türkiye’nin Erdoğan modelini uygulayacaklarının da altını çizdi.

Pakistan, Türkiye açısından, Türkiye de Pakistan açısından son derece önemli iki ülke ve tek millet. Kurtuluş Savaşı yıllarımızda gelirini Türkiye’ye göndermek için evlatlarını satılığa çıkaran annelerle, Allame İkballerin ülkesi Pakistan’ı hiçbir zaman ve hiçbir konuda asla yalnız bırakmayacağız.

Pakistan, denildiği gibi bizim ikinci evimiz değil bilakis kendi evimizdir ve evimize sahip çıkmamız gerekiyor.