Biliyorsunuz 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi nam ikiz kuleler CIA yardımı ile yerle bir edildikten sonra dünya çapında bir Müslüman katliamı başlatıldı. Bizdeki FETÖ mensubu paralel polislerin PKK–DAEŞ–DHKP C gibi terör örgütlerine yardım etmeleri gibi CIA da o dönemde El Kaide’ye yardım ediyordu! Belki unutulmuştur sonuçta, 11 Eylül’den bir ay sonra Amerika demokrasi getirmek için Afganistan’a girdi, bir buçuk yıl sonra da Irak’a! 15 yıldır Afganistan’a, 13 yıldır da Irak’a demokrasi getirmekle meşgul! Bu arada kaç milyon Müslüman’ın katledildiği onlar açısından sadece şu anlama geliyordu: Ne kadar çok sayıda Müslüman ölürse o kadar kazançlı çıkıyorlardı!

Kaç milyon Müslüman mı katledildi? Hemen söyleyelim efendim: İkiz kulelerin CIA yardımıyla yıkılmasından bugüne dünya çapında yürütülen katliamlar sonucunda 12 milyonu aşkın Müslüman kardeşimiz Amerika ve onun takım arkadaşları tarafından katledildi. Şu demokrasi dedikleri şey her ne ise o kadar cazip bir şey olmalı ki Amerika’nın 12 milyonu aşkın kardeşimizi katletmesine rağmen halen Müslümanlar’dan destek görebiliyor! Tırnak içinde kendilerine “İslâmcı” denilen bazı kesimler de Amerika’nın Müslüman ülkelere demokrasi götürmesine ellerinden gelen desteği sağlıyorlar, Amerika’nın ne mübarek bir demokrasi ülkesi olduğu masallarını bu ülkenin insanlarına yedirmeye çalışıyorlar! Yerseniz! Amerika kadar demokratik bir ülke yok, Amerika kadar özgürlükler ülkesi bir başka ülke yok! Bizim de buna iman etmemizi istiyorlar! Birtakım siyasal yanlışlıklarını anlayabiliyor insan da Amerikancılık yapmalarını anlayamıyor bir türlü! Hadi demokrasi tutkularını, özgürlük tutkularını anladık diyelim, de kardeşlerinin katledilmesi karşısında bile seslerinin muhalif tonunu duyamamayı nereye koyacağız, bunu anlamakta zorlanıyoruz işte! Yahu katledilen sizin kardeşiniz! Üstelik bu katledilenlerin kısm-ı azamı asker değil, bildiğiniz sokaktaki insan! Hatta bir kısmı kırkı bile çıkmamış bebeklerden oluşuyor.

Bunları durduk yere gündeme getiriyor değiliz. İçimizi yakan saldırılar her geçen gün artarak devam ediyor. Her geçen katledilen Müslüman kardeşlerimizin sayısı artıyor. 15 Temmuz’da TBMM’yi bombalayarak Devlet olarak 1071’den bu yana yurt edindiğimiz bu topraklardaki Devlet varlığımızı tanımadıklarını, Devlet olarak varlığımıza son vermek istediklerini açıktan gösteren gâvurlar, şimdi de bağımsız ve Müslüman Türkiye’nin etrafında oluşturulan hilalleri dağıtmaya çalışıyor. Mesela Halep’teki varlığımızı sona erdirmeye gayret ediyor, küçücük çocukları bile katlediyor. Demokrasi vaat ederek değiştiremedikleri demografik yapıyı şimdi katlederek değiştirmeye çalışıyorlar.

Yanlış hatırlamıyorsam Said Halim Paşa’ydı mealen “İslâm topraklarda her yol Mekke’ye çıkar” diyen. Paşa’nın dediği gibi her yolun Mekke’ye çıktığını bir anlayabilsek, Mekke’nin savunmasının İstanbul’dan başladığını, İstanbul’un savunmasının ise Saraybosna, Halep, Musul gibi vilayetlerden geçtiğini de anlayacağız. Halep’i, Musul’u savunamazsak İstanbul’u savunamayız. İstanbul’u savunamazsak Saraybosna’yı savunamayız, Mekke’yi savunamayız. Onun için de bizim Halep’te de işimiz var, Musul’da da! Bize ne, bizim ne işimiz var Saraybosna’da diyemeyiz.

On iki milyon Müslüman’ın katledilmesi yetmemiş olmalı ki Amerika’ya, şimdi de Balkanlar’da katliam yapmaya hazırlanıyorlar. Türkiye’nin ülke olarak etrafında oluşturulan hilallerin hepsinde katliam ateşleri yakmaya niyetli görünen Amerika’ya verilen desteği görünce insanın dengesini kaybetmemesi elinde değil! Emperyalist Amerika düşmanı olduklarını on yıllardır bize yutturmaya çalışan solun Halep’teki katliam karşısında zil takıp oynamasını anlayamadığımız gibi, tırnak içinde kendilerine “İslâmcı” denilen bazı kesimlerin gözlerinin önünde yaşanan Müslüman katliamına rağmen, halen Amerika’yı demokrasinin, özgürlüklerin ülkesi olarak ayakta alkışlamalarını da anlayamıyoruz vesselam!