Arap Baharı devrimlerinin kıvılcımını ateşleyen Tunus, diğer ülkelerin aksine devrimi korumayı ve demokrasiye geçmeyi başardı.

Bunun elbette Raşid el-Gannuşi liderliğindeki en-Nahda Hareketi’nin sürecin hassasiyetinin farkında olarak bilinçli bir tavır sergilemesi başta olmak üzere birçok sebebi var.

Fakat Arap Baharı karşıtı rejimlerin pes etmeye ve Tunus’u kendi haline bırakmaya hiç niyeti yok.

Arap halkları arasında “Demokrasi Araplara uygun bir rejim değil” zihniyetini yerleştirmek için Tunus’taki demokrasi tecrübesini ne yapıp edip ortadan kaldırmaya kararlılar.

Bunun için de yine demokrasinin sunduğu imkânları ve özgürlük ortamını, bazı partileri ve eski rejim kalıntılarını kullanıyorlar.

Hedeflerinde öncelikle Tunus Parlamentosu ve Başkanı Raşid el-Gannuşi var.

Kriz çıkarıp milli iradeyi temsil eden parlamentonun feshedilmesi ve ülkede siyasal boşluk oluşması, daha sonra da bir tür vesayet rejimi inşası için çalışıyorlar.

Gönlü başkanlık rejiminden ve tüm yetkileri elinde toplamaktan yana olan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in duruşu çok net olmasa da şu ana kadar devrim ve demokrasi karşıtı söz konusu cepheyle birlikte hareket ettiği söylenemez.

Tunus’ta eski rejim yanlısı Özgür Anayasa Partisi Genel Başkanı Abir Musi’nin parlamentoda adeta terör estirerek Raşid el-Gannuşi’yi başkanlıktan indirme çabasından sonra şimdi de seçim hezimetiyle bir süredir sesi soluğu duyulmayan solcu Halk Cephesi Sözcüsü Hamma el-Hammami ortaya çıktı.

Sivil toplum örgütlerine çağrıda bulunan el-Hammami, anayasal ve siyasi meşruiyetini kaybettiğini iddia ettiği mevcut yönetimi devirmek ve “devrimi yeniden yoluna koymak” için sokaklara çıkılmasını istedi.

Sandıkta kaybedenlerin sokaktan ve kaostan medet umması ilk kez görülen bir şey değil.

Raşid el-Gannuşi, Tunus Parlamentosu’nun feshedilmesi çağrılarını eleştirdi ve “anarşiye davet” olarak niteledi.

Parlamentoyu hedef alanların seçimlerde başarısız olmuş kesimler olduğuna dikkat çeken el-Gannuşi, “Parlamentolar bir yıl sonra feshedilmek için seçilmez” dedi.

Bu arada, Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) yayın yapan Suudi Arabistan “el-Arabiya Hades” kanalı, geçen yıl Eylül ayında Cidde kentinde vefat eden Tunus’un devrik diktatörü Zeynelabidin bin Ali ile avukatı Munir bin Saliha arasında geçen bir telefon konuşmasını yayınladı.

O konuşmada Zeynelabidin bin Ali, en-Nahda Hareketi’ni Tunuslulara şiddet ve işkence uygulamakla itham ediyor ve ülke dışına para kaçırdığı iddialarının asılsız olduğunu öne sürüyor.

Tunus’un devrik diktatörünün vefatından bir yıl sonra yayınlanan telefon konuşmasının amacının en-Nahda Hareketi’ni ve lideri Raşid el-Gannuşi’yi hedef alan saldırılara destek olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

Ayrıca Tunus’u yıllarca baskı ve zulümle yöneten, halkın sokaklara dökülmesi üzerine ülkesinden kaçarak Suudi Arabistan’a sığınan bir diktatörün avukatıyla yaptığı telefon konuşmasında söylediklerinin hiçbir değeri olamaz.

Yaptığı onca insan hakları ihlalini ve eşi Leyla et-Trablusi’nin yolsuzluklarını itiraf edecek değil ya.

Arap Baharı karşıtları rahat bırakmasalar da Arap sokağında Tunus’un devrimi korumayı başardığı gibi demokrasi savaşını da kazanacağına inanç oldukça yüksek.