Dünyada insanların ve ürünlerin dolaşımı sıkıntıya girince “Acaba hayatı fiziki dolaşıma sokmadan sanal olarak idare edebilir miyiz?” Arayışları başladı. Henüz insanlar da, eşyalar da ışınlanamadığına göre ihtiyaçlarımızı gidermenin yolu müşahhas, dokunulan, fiziken var olan ürünlere ulaşmakla mümkün olmaktadır. Ürün tüketmek yerine tabletlerle idare edebileceğimiz, sevk ve idaremizi cipler aracılığıyla “büyük akılla” gerçekleştireceğimiz zamanlardan söz ediliyor. Ama biz o günleri görür müyüz ve ya öyle bir durumda bizim anladığımız ve bildiğimiz insandan ve dünyadan söz etmek mümkün mü? Hepsi birer soru işareti. Hem de kocaman bir muamma olarak varlığını koruyor.

Eşyaların üretiminde yeni teknolojiler sayesinde insan eli değmeden tamamen makineler aracılığıyla üretimler artık mümkün. Ancak bir ürünün bütün üretim aşamalarından son tüketiciye ulaşıncaya kadar yüzde kaç otomasyon söz konusu acaba?Bunun bir hesabı yapılmış mıdır? Virüs salgını öncesi endüstri 4,0’ı, nesnelerin internetini konuşuyorduk. Nedense virüs döneminde bu kavramlar pek fazla gündeme gelmedi. Yoksa onlar da mı hız çağının kurbanı oldu?

Virüs nedeniyle insanlar, “otoriteler” tarafından “durmaya” ve “ayrışmaya” davet edilirken ekonominin daha iyi olmasını bekleyemezsiniz. Üç ay az ya da çok sabretmeye çalışan ülkeler can derdini bir kenara bırakarak artık mal derdine düştüler. Her şeye rağmen hayatın devamı için ekonomik faaliyetlerin bir şekilde sürmesi gerektiğinde herkes hem fikir. İşte bu noktada “dijital ekonomi” bir çıkış yolu olabilir mi sorusu daha yüksek sesle söylenir oldu.

Uzun zamandır sanayi üretiminde hızlı bir otomasyona geçme çabaları var. Üretim bantlarında insanın yerini makineler ve robotlar almaya başladı. Bu durum seri üretimi hızlandırırken insana olan ihtiyacı azalttı.  Seri üretimler büyük ekonomilerin, büyük şirketlerin önünü açtı. Ancak para yine belli insanların elinde toplanmaya başladı. Yaşanan önemli bir gelişme var; sanayi üretiminden çekilen müteşebbis hizmet sektörüne yöneldi Artık istihdam için sanayiden çok, hizmet sektörü yükü taşımaya başladı. Yine de sanayileşmiş üretim, merkezi konumunu sürdürüyor. Öyle de olmalıdır.

Virüs nedeniyle en çok darbe yiyen de hizmet sektörü oldu.Büyük işsizler ordusu ortaya çıktı. Şu anda dünya ekonomilerinin ne kadar hasar gördüğünü ve de ne kadar insanın işsiz kaldığını tespit etmek oldukça güç. Bir de en kolay teknolojiye ayak uyduracak alanın hizmetler alanı olduğu düşünülürse çalışan insanın önünde yeni bir “tehdit” olarak dijitalleşme ortaya çıkıyor. Hizmetlerin dijitalleşmesi “gelenekselleşmiş”insana dayalı hizmetlerin yüzde kaçının yerini tutacak o da belli değil.

Bir de dijitalleşen hizmetlerin ekonomisinin de hızlı bir değişkenlik içinde olduğunu söylemek gerekir.

Hizmeti veren organizasyonların dijitalleşmesi,toplumların sosyo-ekonomik yapısını nasıl etkileyecek? Asıl soru bence bu.

Dijital ekonomi bir gerçek. Ama sorular yeni soruları doğuruyor. Bunların da kısa zamanda cevaplanması zor görünüyor.