Öylesine hızlı bir dünya gündemi var ki yetişmek imkansız. Ama kendi gündemimiz de bu hengameden epeyce bir pay alıyor. Doğu Akdeniz meselesi neredeyse dünyanın ilk gündem maddelerinden bir, Lübnan patlaması, hala devam eden Kovid-19 meselesi… Sıralamakla bitmeyecek bir sürü sorun, sıkıntı, çatışma haberi. Hergün onlarca yenisi ekleniyor bunlara.

Cumartesi günü aniden ABD başkan adayı Joe Bayden’in Türkiye ile ilgili söylediği sözler gündeme bomba gibi düştü. Malum, Kasım 2020 de ABD’de başkanlık seçimleri var. Ne ilginçtir ki daha önce de Trump bir konuşmasında Rusya ve Çin’le beraber Türkiye’nin ve Başkan Erdoğan’ın adınını zikrederek seçim çalışmasına oy istemişti. Bu liderlerle baş edebilecek lider olarak kendini anlatmıştı.

Nereden nereye! Bir zamanlar neredeyse yarı manda kabul edilen bir ülkeden kendi iç siyasetinde oy kullanmak için adı zikredilen ülkeye.

Türkiye gelişmekte olan bir ülke, ciddi bir bölgesel güç, lakin bu tür gelişip bölgesel güç haline gelen ülkelerin önüne engel koymak için yerel dinamikler, proxy örgütler, dış müdahaleler daim yapılır. Kısa süre önce dünya ile beraber seyrettiğimiz Bolivya ve Evo Morales örneği, Venezuela ve Nikolas Maduro ve rakibi Guaido gibi.

Aslında çokta uzağa gitmeye gerek yok 15 temmuz öncesi Türkiye’de yaşatılanlar ve darbe girişim gecesi ve sonrasında ortaya çıkan gizli saklı ilişkiler gibi.

Bu güne değin Türkiye’nin yükselişi durdurulamadı. Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar geniş bir alanda insanlığın yüreğine dokunan, haklarını ve menfaatlerini korumaya çalışan bir devletten; Kolonyalist, Emperyalist ve gayrı insani her eylemi yapan ülkelerin hazzetmesi her halde beklenemez. Zaten Joe Bayden’in konuşmasının satır aralarına bakılırsa bu rahatsızlık gün gibi ortaya çıkıyor. Başkan yardımcısı olduğu süreçte de bu tür gereksiz konuşmaşları olunca bizzat Beyaz Saray tarafından onun adına Türkiye’den özür dilenmişti. Bayden gibiler iki ileri bir geri gidip gelmeye alıştıkları için bir defa daha özür dilemeleri onlar için pek sorun olmayacaktır. Lakin biz dış güçlerin bir kez daha kim olduğunu ve nasıl çalıştıkların kendi ağızlarından duyduğumuz için müsterihiz.

Tarihimizde hazır cevaplığıyla bilinen Keçecizade Fuat paşanın yaşadığı bir olayla kim olduğumuzu bir daha hatırlayalım:

Compte  de Montauban  de Palitan   ile  Fuat  Paşa  arasında  mühim   siyasi  görüşmeler   olur. Nihayet  bu  konuşmalar   sırasında   bir  gün Compte  de Montauban   Keçecizade’ye:

 -Neye  beyhude  ısrar   ediyorsunuz? Hangi  kuvvetinize  güveniyorsunuz?  Osmanlı  Hükümetinin   ne  derece  zaafa   düştüğünü  görmüyor  musunuz?  Der.

 Fuat  Paşa derhal  mukabele   eder:

  -Hayır  Kont! Hayır!….Türkiye  hiçbir    zaafa   düşmemiştir.Bütün  kuvvetini  muhafaza  ediyor  ve  edecektir. Türkiye  en  kuvvetli,  en   dayanıklı   devletlerden  biridir.Üç yüz  senedir  siz  dışarıdan,  biz  de  içeriden   yıkmaya  çalıştığımız  halde   bir  türlü  yerinden   sarsamadık!…

Türkiye önüne bakmaya devam ediyor. Yapmamız gerek birlik ve beraberliğimizi koruyarak, İnsanlığa güç kazandıralım. Gerekirse savaşır, gerekirse barış kanadımızı gereriz. Kimsenin kuşkusu olmasın…

Vesselam…