1973/74’lü yıllarda tanışmıştık Konya’da MTTB ile…

Ne heyecanlı yıllardı. Necip Fazılların, Sezai ve Abdürrahim Karakoçların yılları…

Ve konferanslar…

Üstad’ın Cıvıloğlu altındaki hınca hınç dopdolu salonlarında…

Müthiş bir gençlik!

“Üstad, üstad, üstad” derken üstadın bir kat daha heyecanı…

Daha çocuk denecek yaşlardaydık…

Abiler vardı üniversiteli…

Hem ihlaslı hem gayretli…

Biz de onlarla beraberdik…

Konferanslar, seminerler ve müthiş gayretler…

Yeme, giyme ve bir şeye sahiplenme arzusu yok…

Sadece bir kelime ki, bütün âleme bedel!

“Allah!”

 

ÇABA KİM İÇİN OLMALI?

 

Sanat da “Allah için olmalıydı” Üstadın ifadesiyle…

Evet, Allah (c.c.) içindi onca çaba…

O’nsuz her şey bir hiçti…

Koşturan, hedefe kilitlenmiş bir GENÇLİKTİ…

GENÇLİK ki etrafına bakmadan “VARIM” diyen…

Tepelerden tepelere, diyarlardan diyarlara,

Aç, susuz ve uykusuz…

Ne makam var hedefte ne de mansıb…

Cennet diyarlarıdır kuşkusuz…

Dillerde Tekbir,

Gönüllerde O BİR!

Büyükler büyüğüdür,

Allahü Ekber!

Allahü Ekber,Allahü Ekber,

Tek önder Peygamber!

‘Diriliş’ haberleri beklerdik her sabah,

Dergiler ve gazetelerde heyecanla…

Yutardık âdeta o cümleleri,

Haykırırdık durmadan insanlara…

***

O yıl Rabbimiz bize yatılı olarak Niğde İmam Hatip Lisesi’ni lûtfetmişti.

Orta kısımlar kapanmıştı ne yazık ki!

Aman Allah’ım!

Nasıl bir heyecan, nasıl bir coşku idi bu.

Unutulmaz gerçekten…

Türkiye’nin dört bir yanından buluştuk arkadaşlarla…

Ellerimizde Kur’an.

Aman ya Rabbi! Ne büyük lûtuf bu…

Ezanlar okunur her vakit!

Getirir bir genç Kamet…

Ve durur namaza cemaat…

Hepsi de gencecik…

Gündüzlüsü, yatılısı.

Çalışanı, Talebesi, Hocası…

Sıra ile gelir müezzinlik imamlık!

Sonra da kürsüde vaizlik…

Biraz tecrübe ile artık hep camilerde hatiplik…

Sonra bir heyecan ki, âdeta kürsüler kırılırcasına…

İste buydu maya.

O olmazsa tutmayacaktı hamur, durmayacaktı ekmeğe…

Öyle ki;

Derdik hocalarımıza:

-Pasifsiniz siz!

Gençlik ya bu! Hani delikanlı…

Deli deli aktığı zaman dilimi kanının…

Hayra akarsa delicesine, Hayır olur,

Şerre akarsa deli deli, Şer olur…

Onlar da kibarca karşılar ve heyecanımızı yatıştırmaya çalışırlardı.

HEYECAN Kİ!

 

Yıl 1975

Lise iki…

Doruk noktada heyecan arkadaşlarımızla…

Konya’dan aldığımız bilgi var, aksiyon var…

Şimdi hareket zamanı…

Artık MTTB Niğde’de de olmalı.

Ama yer lazım, destek lazım!

Hocalarımıza açtık ama hep bahane ve siz ilimle meşgul olun tavsiyeleri…

Haklıymışız demek ki.

İstanbul’la görüştük ve olur aldık. Evrakları tamamladık ve çıktık yola…

İki talebe. O da hemşerim ve samimi arkadaşım. Her hizmette beraberiz.

İstanbul’u görmüştük ama her gidiş ayrı bir heyecandı…

İSTANBUL VE ERENKÖY

 

Öğrenmek mümkün değil zaten İstanbul’u! Her mekânı ayrı bir heyecan!

Fetih, tarih ve onca enbiya, sahabe, evliya…

Nesillerimize tanıtmak gerek bu âlemi…

Resmi işlemler yapılırken bir arzumuzu söyledik MTTB Genel Başkanımıza.

Allah ondan razı olsun!

O da sağ olsun ikimizi aldı ve yola çıktık Erenköy’e. Vapura bindik.

O manzaralar gençliğe adım attığımız o yıllarda bir Anadolu çocuğu olarak bambaşka izlerdi bizler için. Üstadın evine. Müsaade almıştı öncesinden.

Mütevazı bir müstakil ev…

Biz mahcup bir haldeyiz ki aşırı bir heyecanla beraber.

O konferans atmosferlerini yaşadığımız ve binlerin “üstad” diye haykırıp görmek istediği bir kişiye ziyarete gelmiştik sadece üç kişi.

OnunPeygamber sevgisi vardı hatıralarımızda.

“Çöle İnen Nûr!” “Gaye İnsan, Ufuk Peygamber!”

Biz bu nüvelerle büyümüştük Hamdolsun. Bu bakışlarla bakıyorduk ona. Allah ve Rasül’üne olan sevgi düşkünlüğü ile…

İlk anda bizde bir sersemlik hali. Elini öptük ve karşısına oturduk.

Bize kendine has bakışıyla baktı, süzdü.

Bu arada ağabeyimiz bizim Konyalı olduğumuzu, Niğde İHL de okuduğumuzu ve Niğde’ye MTTB şubesini açmak için gayret ettiğimizi ve bizim bir kitap hazırlığımız olduğunu da dile anlatarak bizi tanıttı.

O da;“Anadolu çocuğunun bütün safiyetinden bahsetti. Anadolu insanının temizliğini dile getirdi. Pasif değil atik olmamızı öğütledi” ve gayretlerimizden memnun olduğunu ifade etti.

Tam 45 yıl geçti üzerinden ama bu anlar hiç unutulmaz.

Gerçekten de ‘Kâinatı Bir Yaratan Var’ adlı ilk kitabımız İmam Hatip Lisesi’nde iken basılmıştı Elhamdülillâh! Şükürler olsun ki Rabbimize, Niğde MTTB’yi lütfetti ve İslâmî bir Gençlik heyecanı başladı 1975 de. Sohbetler, seminerler ve konferanslar… Doyumsuzca…

ALINACAK ÇOK ŞEY VAR ONLARDAN

Biz gençtik ve heyecanlıydık ama o tam 71 yaşındaydı ve bizlerden daha da heyecanlıydı.

Ey nefes, son bile kalsan da,

Ben seni de kullanacağım Hakk yolunda…

Dercesine bir aksiyon, çaba ile ‘Sönmez ve Pörsümez Dâvâyı’ nesillere aktarma performansı…

Sanki savaş alanlarındaki küffarla bizzat vuruşan bir Mücahid gibi oluyordu dâvâ adamları…

Her an hazır ve tetikte.

Aynı zamanda yanındakilere taktikte…

Hayret!

Benim işim bitti diyenlere de hayret ki hayret!

Halbuki olmalı gayret üstüne gayret!

Güzel ve kalıcı bir sohbet çay eşliğinde.

Yapılan çalışmalar ve bize nasihatlerle unutulmayacak anlar…

Hey genç kalksana,

Etrafına baksana,

Üzerinde ki örtüleri atsana!

Allah ne emrediyor bak sana,

 “Ey örtüsüne bürünen!

Kalk ve uyar!

Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir.

Elbiseni tertemiz tut.

Her türlü pislikten uzak dur.” (Müddessir1-5)

ÜSTADI UNUTMAMAK! (ra)

‘Basamak basamak’ çıkarmış merdivenler,

Kimine inerken, kimine çıkarkenmiş ‘susamak…’

Kiminin nasibine düşerken yağlamak,

Kimine de ‘Çile”lerle ağlamak…

Fazla oldun Fazıl derken birileri,

Tepetaklak iniverdi merdivenleri…

Büyük Doğu’nun büyük doğumları sepildi,

Atılan tohumlar bir bir yeşerdi…

‘Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!’

Hey adam! Atıver, ne durursun!

At ki, hedefe varmayan ok utansın!

***

MENDERES VE ARKADAŞLARI

 

Ve gün gelir hesap başlar,

Ne yaptınız, hani o kesik başlar?

Şimdi atılacak kızgın ateşlere siz başlar,

Artık melekler azaba başlar!

Sizinle mi susmuştu o Ezanlar,

Yürümüş müydü caddelerde tanklar,

İdama mı götürüldü inananlar,

Sizi bekliyor cehennemde  korkunç azaplar.

Üstadın vefatı ile Menderes ve arkadaşlarının şehadet yıldönümü vesilesiyle onu ve onlar gibi dâvâ adamlarını rahmetle yâd ediyor ve onların akasının kesilmemesi için Rabbimize ilticâ ediyoruz. Cenabı Hakk kâfir ve zalimlere fırsat vermesin!