Düşmanla mücadele edebilmek onu tanıyabilmekle mümkündür. Hadi birazda mikropların gözünden salgınları değerlendirelim.

Canlılar için başarı, yer yüzündeki yayılışı ve sayısıyla değerlendirilir.

Durum mikroorganizmalar için de böyledir. Çiçek, İspanyol Gribi, Kuş Gribi, Domuz Gribi, Verem (Tüberküloz), Sıtma, Veba, Kızamık, Kolera, AIDS, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Ebola, SARS, MERS ve son olarak Kovid-19 gibi hayvansal kökenli (zoonoz) hastalıklar insanlara bulaşabilme özelliği gösterebilmeleri ve ölümlere neden olmaları neticesinde tarihe adlarını yazdırmışlardır.

Bir mikroorganizmanın başarısı sadece yüksek düzeyde öldürücü olmasından kaynaklanmamaktadır. Bilakis hızlı seyreden(akut) ve yüksek düzeyde öldürücü olan mikroorganizmalar çok daha kolay kontrol altına alınabilmektedir. Çünkü taşıyıcısını öldüren bir mikrop yayılma şansı da bulamayacaktır. Ancak tam tersine solunum ve sindirim yoluyla bulaşan hatta bir süre belirti göstermeden seyreden hastalık etkenleri uzun süre yayılma şansı bulabilmektedir.

Oluşturduğu hastalık belirtileri mikroorganizmanın yayılma stratejisi midir? Yoksa sadece vücudun verdiği bir reaksiyon mudur?

İshal oluşturan Salmonella, dışkı ile çevreye saçılır ve hijyen eksikliğine bağlı olarak diğer kişilere yayılır. Trişin özellikle domuz etinde kist oluşturur ve bu etleri tüketenlere bulaşır. Frengi, AİDS ve Hepatit C gibi hastalıklar cinsel yollarla bulaşarak insanların zaaflarını kullanır. Kuduz salyada bulunan bir virüs olup ışırma yoluyla bulaşır. Bu nedenle kuduzlu bir hayvanın saldırganlaşarak insan ve diğer hayvanları ısırması aslında hastalık etkeni virüsün bir yayılma stratejisidir. Toksoplazma adı verilen bir parazit farelere bulaştığında beyni etkileyerek farenin kediden korkmamasına hatta saldırmasına neden olur. Tabii fare kedi tarafından avlandığında bu parazit de kediye geçer ve daha sonra temasta bulunan insanlara bulaşır.

Kovid-19’un da yarasa kaynaklı bir virüs olduğundan yola çıkarsak, insana geçtikten sonra bir adaptasyon geçirerek insandan insana bulaşabilme özelliği kazandığı en güçlü varsayımdır. Sonrasında ise solunum ve temas yoluyla tüm dünyaya yayılma şansı bulduğu ve akrabası olan diğer koronavirüslere kıyasla büyük bir başarı elde ettiği ortadadır.

Ancak bu durumun virüs açısından sürdürülebilir olmadığı açıktır. Bir senenin sonunda Kovid-19 dünya sahnesinde bir dönüm noktasına gelmiştir.

Ya şiddetini arttırarak konağını daha çok öldürecek, böylelikle yayılma şansını azaltacak ve insanların aldığı tedbir ve aşılar ile dünya sahnesindeki önemini yitirecek ya da bulaşıcılığını arttıracak ancak daha hafif belirtilerle seyreden öldürücülüğü düşük bir hastalığa dönüşerek yer yüzünde kalmaya devam edecektir.

İşte son günlerde sıklıkla bahsedilen mutasyon bu olası dönüşümlerin genetik bilimindeki adıdır.