“Gömleğin birinci düğmesini doğru iliklemek” deyimini eminim duymuşunuzdur. Birinci düğme önemlidir; diğer düğmelerin doğruluğu onun doğru olmasıyla bağlantılıdır. Yanlış iliklenmişse birinci düğme; ne yapılsa nafile, bütün çabalar “patinaj çekmek” ten öteye geçemez.  Hayat, çoktan seçmeli sınavlara benzemez. Yaşamda bir yanlış yüzlerce doğruyu heba edebilir.

*****

2012 yılının yaz aylarında ulusal bir gazetede staj yapıyordum. Bu, benim meslek adına ilk pratik deneyimimdi. Onun için her habere özen gösteriyor; gittiğim toplantılarda, konferanslarda hatiplere sorular sorup kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Topladığım bilgileri, haberciliğin kurallarına göre yazmaya gayret gösteriyordum. Hele ki haber imzamla yayınlandığında, benden mutlusunu az bulurdunuz. Stajımın bitmesine az kalmıştı. Masamda bir konu hakkında araştırma yaparken; gazetenin en babacan tiplemelerinden Osman Ağabey bana seslenerek, “Yunus hayırlı olsun” dedi. Beni sürekli çalışan olarak tanıyormuş… Hafiften bir gülümsemeyle “Osman ağabey ben sürekli çalışan değilim, okulum başlayacak staj yapıyorum” dedim. Sonrasında aramızda şu konuşma geçti:

-Anladım. Ne okuyorsun peki?

– Gazetecilik okuyorum.

– Ne diyorsun oğlum sen? Ciddi misin?

-Evet ağabey, ne oldu ki?

-Sen okumuyorsun. Okudum sanıyorsun.(Hafif bir gülümsemeyle)

-Anlamadım ağabey.

-Yunus, okumak; okuduğun işi okumayanın yapamamasıdır. Misal sen diplomanı alınca, doktorluk, avukatlık veya mühendislik yapabilir misin?

-Yapamam ağabey.

-Ama bunların hepsi gazetecilik yapabilir. Anladın mı beni şimdi?

Derin bir sessizlikten sonra, anladım diyebildim.

*****

Evet dostlar. Konumuz iletişim fakülteleri. Son araştırmama göre 58 devlet üniversitesinde kurulmuş olan(takibi bıraktım), mezunları okuduğu bölümlerin dışında “bilumum” işlerde çalışan iletişim fakülteleri. Misal size kendi dönemimden bir bilgi vereyim. Bizim sınıfta bildiğim kadarıyla, okuduğu mesleği icra eden 2 kişiyiz. Evet, 40 kapasiteyle başlayan zamanla 25’lere kadar düşen sınıf mevcudumuzdan sadece 2 kişi gazetecilik yapıyor. Alt dönemlerimizde durum daha vahim. Fakültemizden en fazla çıkan meslek dalları polislik ve askerlik. Hakkari ve Diyarbakır’da görev yapanda var, Ankara ve İstanbul’da çalışanda. Hatta Suriye’de nöbette olanı bile var. Allah ayaklarına taş değdirmesin.

*****

Anlıyorum, bu mesleği yapmak için “mektepli” olmaya gerek yok. Hatta 3 aylık “alaylı” 4 yıllık mezunlara kök söktürür. Benim sorum şu: Bu “mekteplere” ne gerek var? Üstelik TRT ve Anadolu Ajansı bile “öncelik” tanımazken… Kamu kurumlarının basın yayın büroları, iletişim fakültesi mezunu dışında her alandan kişilerle “rengârenk” bir yapıya sahipken… Biri bu soruya lütfen cevap versin… Yahut kapatalım bu “dükkânları”. Kalın sağlıcakla..