Birkaç zamandır zihnimde “Güç nedir?” sorusunu gezdiriyorum. “Güç nedir?” ve “Güçlü kimdir?” diye sorup duruyorum. Bunun bir sebebi var elbette. Gördüğüm, görüştüğüm, tanıdığım ve tanıştığım bazı kişilere bakınca içimde bir garip muamma… Bakıyorum ki adamın biri; insanlık terazisine koysak hiçbir sıkleti yok lakin parası, makamı falan var diye öyle bir mağrur ve öyle uzak duruyor ki herkesten. Sonra bir başkasına bakıyorum. O terazide pek çoğunu birkaç kere katlayacak halde lakin suskun, sessiz…

Bu hal bence kıymetli bir hal ve bunu ham kabul ediyor ve hem de beğeniyorum ama fazlası zoruma gidiyor. Yani iş tevazudan pısırıklığa dönünce olmaması gereken bir hal alıyor da bu da yakıyor insanın canını. Yani çok mütevazı olduğunuzda birileri sizi cahil, garip ve aciz falan sanıyor. Hoş birilerinin bu şekilde bilmesi de asıl bilmesi gerekenin bunu fark etmediği anlamına gelmez.

Şiirde şöyle deniyor:

Neşv ü nemâ bulamaz düşmeyicek hâke nebât

Mütevazı olanı rahmet-i Rahman büyütür

Ben inanmış adamların şöyle başları dimdik ve kendinden emin bir halde olmaları gerektiğine inananlardanım. Öyle sinmiş, susturulmuş ve pısırık bir halde görünmek benim dünya görüşüme ters. Sırf uzun yıllar boyu bir kenarda bırakılmış olmakla üzerimize yapışan bu garip kompleks beni olabildiğince rahatsız ediyor.

Adam bir yerden çıkıp da kendinin bile aslında kabul edemeyeceği kadar saçma düşüncesini haykıra haykıra savunurken bizimkiler haklı ve makul fikirlerini söylemekten çekiniyor.

İşte tam burada soruma cevap buluyorum ben. “Güçlü kimdir?”

Güçlü inanandır bence ve güç inanmaktır.

Şeyh Şamil, Çarlık Rusya’sının orduları karşısında mağlup olmuş ve esir düşmüştü.

Rus çarı, cesaret ve kahramanlığına hayranlığından dolayı Şeyh Şamil’i bir esir gibi değil, bir misafir gibi karşılamıştı. Üstelik sarayında Şeyh Şamil için bir de ziyafet düzenlemişti.

Yemek devam ederken, Çar, Şeyh Şamil’in iştahla yemek yemesini iğnelemeye kalkıştı ve “yahu bu adam beni de yiyecek” dedi.

Şeyh Şamil, başını yediği yemekten hiç kaldırmadan cevap verdi:

“Korkmanıza gerek yok. Biz Müslümanız, domuz eti yemeyiz.”

Tam da böyle işte.