Türkiye bir süredir Belediyelerde işe alma ve idari görevlere atamalarda önce çıkan “akraba kayırmacılığı”nı tartışıyor.

Siyasi çekişme ve tartışmaların zirve yaptığı son yerel seçimlerde Ana muhalefet partisinin Büyükşehir belediyelerinin çoğunu alması ve yeni gelen başkanların yaptıkları atamaların niteliğinin bu tartışmaların alevlenmesinde payı çok büyük.

“Akraba kayırmacılığı” yani “nepotizm” çağlar boyu tüm devletlerin ve toplumların genel sorunudur.

Geçmişten günümüze devletlerin inkırazlarına sebep teşkil eden unsurlar olarak liyakat yerine akraba kayırmacılığı, eş- dost kayırmacılığı, hemşehricilik, tarikat, cemaat ve siyasi kayırmacılık ön planlarda yer almıştır.

Son dönemde tartışıldığı gibi kayırmacılık sadece Belediyelerde değil, devlet kurumlarının tamamında göze çarpan bir hastalıktır.

Bu mesele, sadece muhalefet belediyeleri ile de ilgili değil, Türkiye’nin genel bir sorundur ve hazır tartışılmaya başlanmışken ivedilikle kökten halledilmesi gerekmektedir.

           Çünkü kayırmacılık, liyakatsizlik, ehliyetsizlik, vasıfsızlık, yetersizlik, kifayetsizlik ve yeteneksizlik demektir.

Bir yozlaşmadır. Gelişme ve kalkınmanın önündeki en büyük engeldir. Geri kalmışlığın, gelişmemişliğin temel sebebidir.

           Belediyeler de dahil olmak üzere devlet kurumlarına işe girmede somut kriterler taşıyan, ve “mülakat” sisteminin olmadığı bir sistem oluşturulmalıdır.

           Ehliyet, liyakat, bilgi ve beceri sahibi olan yetenekli kişilere imkânlar verilmeli ki, üstün başarıların ortaya çıkmasına imkanlar sağlansın.

           Hakkı olmadığı halde sadece akraba, cemaat, arkadaş, eş-dost önceliği ile işe alınan bir kişiden verim beklemek çok zordur.

           Devletin üst makamlarında da idari görevlere atamalarda da liyakat ve vasfın öne çıktığı kriterler getirilmelidir.

           Bir görevi ifa edecek ve üstün performanslar sergileyecek kişi varken, sadece hemşehri, eş-dost, siyasi yakınlık veya farklı gerekçelerle birisine imkân sağlamak ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

           Etkili makamlara gelenlerin, enerjisini ve gücünü millete hizmet için harcaması gerekirken hemşehrilerini devlet kurumlarına doldurma ve idari görevlere alma…

           Devlet kurumlarına yapılan atamalarda ve işe almalarda bir gruba mensubiyeti öncelik alma…

           Eş, dost akraba, arkadaş ve partidaşlara öncelikler vererek, bu çerçevede olmayanları hakkı olduğu halde görmezlikten gelme…

           Türkiye, geçmiş dönemlerde bu olumsuzluklardan çok çekti hala da bu girdapta cebelleşmektedir.

           Artık bu hastalıklar Türkiye’de tarih olmak zorundadır.

           Belediyelerde akraba kayırmacılığı vesilesiyle oluşan kamuoyundaki hassasiyet bir fırsat olarak değerlendirilerek, sadece işe yeni girmelerde değil, devletin tüm üst görevlerindeki atamalarda somut kriterler taşıyan, liyakat ve bilgiyi öne çıkaran bir sistem artık oluşturulmak zorundadır.

           Yani, Belediyede işe girerken de, Genel Müdür atanmanın da, Daire başkanı olmanın da, Rektör olmanın da, İl müdürü olmanın da, bir kurumun yöneticisi olmanın da liyakati öne çıkaran somut, ön yargıyı uzak tutan kriterleri olmalıdır.

           Batı ülkeleri, bugünkü gelişmişlik düzeylerine kayırmacılığın her türlüsünü bertaraf ederek, liyakat, vasıf ve bilgiyi öne çıkarmak suretiyle ulaşmışlardır.

           Biz neden bunu yapmayalım.

           Türkiye başka türlü gelişemez ve bir güç olamaz.