Haber aynen şöyle:

Yüzde 60’ı Suudiler’e ait Birleşik Arap Emirlikleri’nin ‘önemli’ firmalarından Genomedia Studios, 2019’un en büyük bütçeli dizi filmlerinden birini çekti. Metnini Mısırlı Muhammed Süleyman’ın kaleme aldığı 40 milyon dolarlık “Ateş Krallıkları” adlı 14 bölümlük dizi, Mısır’da Memlükler’in son günlerini ve 16. yüzyılda Osmanlı’nın kontrolüne geçişini anlatıyor.

Dizinin yönetmenliğini “İnci Küpeli Kız”, “Hannibal Doğuyor” ve “İmparator” gibi filmleriyle tanınan İngiliz Peter Webber yapıyor.

Proje dizi, bir zamanlar yayınladığı Türk dizileri ile Arap aleminin en güçlü televizyonları arasına giren MBC’de gösteriliyor.

Bir hatırlatma: Bu kanal, 2018’de Türk dizilerini yayınlamayı durdurmuştu.

Buraya kadar bir sıkıntı yok…

Dizinin ilk bölümü yayınlandığında görüldü ki…

“Bir imparatorluk kanlı bir hukukla yönetiliyor. Bu onların laneti oldu” denilerek Osmanlı karalanıyor, lanetleniyor, kirletiliyor filan…

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri…

İki USA uşağının varoluşu son yıllarda Türk düşmanlığı üzerine oturtuldu. Çünkü tasmanın sahibi, güneyden, Türkiye’yi onlar eliyle dizayn etmeye çalışıyor. Arap dünyası ile Türkler arasında geçmişe dayalı bir kan davası inşa ediyor. CIA’in bu alçak oltasına ‘ezeli ve ebedi’ din kardeşlerimiz kıvırta kıvırta takılıyor.

***

Katolik Hristiyanların isteği ve Papa’nın onayı ile başlayan…

1095 ile 1272 yılları arasında yaklaşık 200 yıl boyunca Anadolu’yu kan gölüne çeviren Haçlı Seferleri ne için yapılmıştı?

1071’de Anadolu’ya giren ve hızla Batıya doğru ilerleyen Türklerin yürüyüşünü durdurmak için…

İspanya ve Portekiz’den Müslümanların kovulması için 9. yüzyılda başlatılan ‘Reconqista’ yani ‘Yeniden Fetih’ hareketinin devamıdır Haçlı Seferleri…

Hatta 1212 yılında, 37 bin çocuktan oluşan “Çocuk Haçlı Seferi” de bizzat Papa’nın onayı ile yapılmış ve binlerce çocuk Kudüs yolunda telef edilmiştir…

Lübnanlı yazar Amin Maalouf’un “Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri” bu anlamda okunması gereken bir kitap. Selçukluya, Türklere karşı ciddi ön yargılar barındırsa da önemli…

***

Tarihin en büyük anlatı olduğuna inanırız. Öyle ki, tarih, sadece belgedir. Gerçeği aktarır ve yansıtır. İdeolojik tarih okumalarından sıyrılarak tarihe baktığımızda yukarıdaki iki örnek bize şunu gösterir:

Dünyanın sömürgeci efendilerinin Ortadoğu, Afrika veya Antarktika diye bir sorunu yoktur. Onların tek bir gündem maddesi vardır. O da Türk sorunudur…

***

Çanakkale’de en büyük hüsranı yaşattığımız İngiliz lider Churchill’in, 1953’te kurduğu “Savaş hukukuna göre zehirli gaz kullanmak yasaktır; biliyorum. Ama zehirli gazı insanlara karşı kullanmak yasaktır! Türkler Müslüman’dır. Dolayısıyla da insan sayılmaz hiçbiri! Yani, Türklere karşı rahatça zehirli gaz kullanabiliriz!” cümlesi de bu tezimizi doğrulamaktadır.

Ve…

2010’lu yıllarda, Yunanistan’ın ahmak Dışişleri Bakanı Pangalos’un kurduğu şu cümle…

“Yunanistan’ın büyük bir Türkiye sorunu var. Düşmanımız, biz ne kadar iyi niyet gösterirsek gösterelim vazgeçmiyor. En iyi Türk ölü Türk’tür. Buna inanıyorum çünkü hiç iyi bir Türk ile karşılaşmadım.”

***

ABD’den Arap Yarımadası’na, Yunanistan’dan İran’a, Çin’den İngiltere’ye kadar…

1071’den bu yana…

Hatta Endülüs’ten bu tarafa…

Öteki dünyanın kapalı kapıları ardında konuşulan tek şey “Türk sorunu”dur.

Bunu böyle bilip vaziyet almamız gerekiyor.