Körfez ülkelerinden Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) İsrail’le yaptığı ilişkileri normalleştirme anlaşmasının yankıları sürüyor.

Anlaşmaya sert bir şekilde tepki verenlerin ve BAE’nin adımını coşkuyla karşılayanların yanında henüz hiçbir açıklama yapmayan ve herhangi bir şey olmamış gibi üç maymunları oynayanlar da var.

Kimin ne dediği veya demediği Arap sokağında dikkatle takip ediliyor.

Dahlan haricindeki Filistinlilerin ve Filistin davasını destekleyen herkesin “ihanet” olarak nitelediği anlaşma hakkında tepkisi merak edilenlerin başında Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said geliyor.

Kays Said cumhurbaşkanı seçilmeden yaptığı bir konuşmada İsrail’le ilişkileri normalleştirme hakkında şu cümleleri sarf etmişti.

“Biz, Filistin halkını göçe zorlayan ve Arap topraklarını gasp eden Siyonist işgal rejimiyle savaş halindeyiz. Siyonist işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirmek vatana ihanettir. Düşmanla işbirliği yapan haindir ve yargılanması gerekir. Hainler bugün yargılanmazlarsa bile yarın onları halk hesaba çekecek.”

Normalde bunları söyleyen kişiden anlaşmaya oldukça sert bir şekilde tepki göstermesi beklenir.

Fakat Kays Said’den henüz herhangi bir açıklama gelmiş değil.

Tunus Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin başarılarından ve Erdoğan’ın popülaritesinden rahatsızlık duyan Arap-İslam sentezcilerinin büyük umutlar bağladığı bir isimdi.

Fransa’yı ziyareti sırasında yaptığı açıklamalar ve ayak oyunlarıyla parlamentoyu devre dışı bırakma çabalarıyla o umutları hayal kırıklığına dönüştüren Kays Said, BAE-İsrail normalleşmesi karşısında adeta dilini yutarak iyice gözden düştü.

Yandaşlarının ileri sürdüğü “Cumhurbaşkanı tepki gösterirse BAE’de çalışan Tunuslular sınır dışı edilebilir” türünden bahaneler pek inandırıcı gelmiyor.

Anlaşmaya tepki göstermesi beklenenlerden biri de el-Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib.

Ahmed et-Tayyib’in sessiz kalmasının bir sebebi Mısır cuntasının anlaşmayı memnuniyetle karşılaması ise diğer sebebi de BAE yönetimiyle arasındaki sıcak ilişkiler.

Katoliklerin ruhani lideri Papa Francesco, Şubat 2019’da Abu Dhabi’yi ziyareti sırasında Muhammed bin Zayed’in projelerinde önemli bir figür olarak rol üstlenen el-Ezher Şeyh’iyle görüşmüş ve iki dini lider “İnsanların Kardeşliği Belgesi”ne birlikte imza atmışlardı.

Dolayısıyla Ahmed et-Tayyib’in BAE’li dostlarını gücendirecek bir açıklama yapması zor.

Anlaşmayla dökülenler arasında Moritanyalı Abdullah bin Beyye ve Ürdünlü Vesim Yusuf gibi BAE’nin bir süredir Arap Baharı’na ve İslami hareketlere karşı kullandığı isimler de var.

Birincisi, İsrail’le normalleşme anlaşması yapıp yapmama kararının “ulu’l-emr”in yetkisinde olduğunu söylerken ikincisi daha da ileri giderek bugüne kadar İsrail ve Yahudiler aleyhinde yaptığı açıklamalar dolayısıyla özür diledi.

BAE ve İsrail arasındaki normalleşme anlaşmasını onaylayan veya sessiz kalanlar gibi anlaşmaya karşı çıkarak onurlu bir tavır sergileyenler de yok değil.

BAE vatandaşı bir grup aktivist tarafından yayınlanan ve Abu Dhabi’nin ihanetini kınayan bildiri bunun en güzel örneği.

Söz konusu aktivistlerin BAE dışında yaşadıklarını söylemeye gerek yok.

Çünkü BAE’de İsrail’i eleştirmek yasak ve anlaşma aleyhinde konuşmak büyük suç.