Azerbaycan’ın Karabağ’da Ermenistan’a karşı kazandığı zafer ve 40 gün gibi kısa bir sürede işgal altındaki topraklarının önemli bir bölümünü özgürlüğüne kavuşturması Arap sokağında Türkiye’nin başarı hanesine yazıldı.

Ankara’nın güvenilir bir müttefik olduğu ve sahadaki dengeleri destek verdiği ülkeler lehine değiştirdiği konuşuldu.

Somali’ye her türlü yardımda bulunduğu, Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) adeta ipten aldığı, Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği harekâtlarla binlerce ailenin evlerine dönmelerini ve huzur içinde yaşamalarını sağladığı hatırlatıldı.

Son olarak Azerbaycan’a verdiği destekle Karabağ’ın işgalden kurtarılmasında büyük rol oynadığı belirtildi.

Tabii bu arada yine Türkiye’nin müttefiklerine verdiği destek ile Husilere karşı meşru hükümete yardım bahanesiyle Yemen’e askeri müdahalede bulunan Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) koalisyonu arasında kıyaslama yapıldı ve Türkiye’den güvenilir bir müttefik olarak Yemen halkına da el uzatması talep edildi.

Kim ne derse desin, Karabağ’da ele edilen hem kardeş ülke Azerbaycan için ve hem de Türkiye için büyük bir zafer.

Moskova’dan gelen vızıltılara bakıp “Sahada kazandık ama masada kaybettik” psikolojisine girmeye hiç gerek yok.

Putin’in ve Lavrov’un açıklamalarına kulak vermek yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ve Milli Savunma Bakanı Akar’ın ne dediğine bakın.

Devletinize güvenin.

Türkiye hâlihazırda hem kendi haklarını ve hem de müttefiklerinin haklarını korumak için birçok cephede mücadele veriyor.

Bu mücadelelerin “akıbeti meçhul maceralara dönüşmemesi için” de ayakları yere basan stratejiler takip ediyor.

Gönül elbette çok daha fazlasını istiyor.

Fakat realite göz ardı edilirse Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali ortaya çıkar.

Ne yazık ki dünyada oldukça çarpık bir düzen var.

Söz konusu düzen uluslararası ilişkilerde ve rekabette Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyelerine diğer ülkelere karşı avantaj sağlıyor.

Türkiye ne nükleer güç ve ne de BMGK’nın veto hakkına sahip beş ülkesinden biri.

Askeri sanayide son yıllarda iyi bir ivme yakaladık ve ciddi mesafeler kat ettik.

Fakat bazı şeyler için hâlâ zamana ihtiyacımız var.

Biraz daha sabırlı olmamız gerekiyor.

Beklentileri çok yükselterek elde edilen kazanımları küçümsemenin bir yararı yok.

SİHA’larımız Karabağ’da Ermenilerin yıllardır yaptığı tahkimatları darmadağın etti ve Rusya’nın gönderdiği hava savunma sistemlerini keklik gibi avladı.

Üstelik bu başarıyı tüm dünya neredeyse canlı yayın gibi izledi.

Yenilgiyi kabul eden işgalci Ermenistan’da sokaklar karıştı.

Anlaşmayı imzaladığı için ülkesinde hain ilan edilen Paşinyan oldukça zor durumda.

Nahçıvan ile Azerbaycan arasında karayolu açılıyor ve Türkiye’yle Orta Asya’daki Türkî cumhuriyetler arasında doğrudan kara bağlantısı kuruluyor.

Türkiye bundan sonra da Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edecek ve Bakü’ye istediği her türlü desteği verecek.

Karabağ’da destan yazan Bayraktar TB2’ye yarın Bayraktar TB3 ve Akıncı TİHA da eklenecek.

Zaman bizim lehimize.

Endişeye mahal yok.

Zafer sevincini doyasıya yaşayın ve şükredin.