Mahremiyet, insanın saygınlığını ve onurunu koruyan özel bir alanı tanımlamaktadır. Diğer tüm canlılardan farklı olarak, beden mahremiyeti ve ev mahremiyeti ilkel kabileler de dâhil her insanda doğuştan var olan doğal bir duygudur. Mahremiyet, sadece kadın erkek ilişkilerine indirgenebilecek kadar basit bir kavram değildir, sözün ve hatta düşüncenin bile mahremiyeti vardır. Kuran’da tecessüs olarak adlandırılan ve insanların özel yaşam alanlarını merak etmek, incelemek anlamına gelen bu özellik, düşünsel bir mahremiyet ihlalidir. Mahremiyet, bir kişinin bir başkasına yasak ve haram olan özel alanıdır. İnsanların birbirlerinin mahremiyet alanlarına özen göstermeleri sosyal güveni artırır, toplumsal huzuru tesis eder ve sağduyunun hakim olmasına yardımcı olur. Bebeklikten itibaren gelişen ve her bir gelişim döneminde farklı gelişim ödevlerini yerine getirmeyi ve farklı sorumluluklara yönelik farkındalık kazanmayı gerektiren mahremiyet kavramı, insanoğlunun yaşamında çok geniş bir yelpazede ortaya çıkmaktadır.

Mahremiyet; mimaride, sanatta, eğitimde, aile içinde, bireyin kendi iç dünyasında, medyada, televizyonda, gazetede, sosyal medyada, giyim kuşamda, modada kısaca yaşamın her anında ihlal edilmesi olası olan ve ihlali durumunda insanoğlunun onur, şeref ve haysiyetiyle ilgili problemleri beraberinde getiren bir olgudur. Günümüzde özellikle sosyal medyanın etkisiyle önemini kısmen yitiren mahremiyet algısı, evlilik, aile yaşamı ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması ve güçlenmesinde temel teşkil etmektedir. Artık ev ve aile içi mahremiyet algısı giderek gücünü yitirmekte, insanlar aile içi özel yaşamlarını rahatlıkla paylaşabilmekte ve çocuklarının en özel görüntülerini insanların nazarına sunabilmektedir. Kadim kültürümüzde, kadınların ve erkeklerin evlerin giriş kapılarında farklı tokmaklar kullanarak tokmağın sesine göre evin içindeki hane halkının gelen kişinin kadın mı yoksa erkek mi olduğunu anladığı ve ona göre hazırlık yaptığı bilinmektedir. Bu kadar hassas bir mahremiyet anlayışından hangi arada bu kadar özelini ifşa etmekten çekinmeyen bir toplum haline geldiğimizi hepimiz sorgulamalı ve bunun nedenlerini irdeleyerek gerekli önlemleri almalıyız. Aksi takdirde insanoğlu, sınırları rahatlıkla aşarak, hayvanî ve nefsanî arzuların güdümünde giderek, insan olma vasıflarından uzaklaşarak kendini küçük düşürebilir.

İnsanoğlu mahremiyetini korumaya özen gösterdiği oranda kendini de korumuş olur. Mahremiyetin zıddı teşhirciliktir. İnsanın sadece ailesine ve çocuklarına özel belli yaşam alanları olduğu gibi çocuklarına da özel olması gereken alanları vardır. Öncelikle aile içinde mutlaka mahremiyet kavramının belleklerde net bir şekilde yerleşmesi gerekmektedir. Böylece hem insanlara saygı duymayı öğrenebilir hem de insanların bize saygı duymasını sağlayabiliriz. Ahlâkî, dinî, sosyal ve kültürel bir dizi problemi önleyebiliriz.

Mahremiyet insanların bakılması, dokunulması, hakkında konuşulması ve dinlenilmesi yasak veya haram olan mahrem alanlarının neler olduğunun bilgisini bize verir. Bu nedenle aile içinde ebeveynlerin çocuklarına mahremiyet eğitimi vermesi son derece önemlidir. Mahremiyet bireyin onur ve şerefini koruduğu ve güçlendirdiği gibi aile ve toplumun da harcını ve mayasını oluşturmaktadır.

Selametle…