Din, kanunlar mecmuasıdır. Bu kanunları bildiren müessese ise, Makam-ı Nübüvvet’tir. Zira Allah, Resulleri nasıl tarif ediyorsa, o şekilde tanımamızı ve bilmemizi istiyor. Çünkü tevhid inancı, bunu gerektirir. Peygamberlerin getirdiği tevhid inancından uzaklaşanlar, teslis inancıyla karşı karşıya kalmakla birlikte, kimisi Hazreti Üzeyiri (as), kimisi Hazreti İsa’yı (as), kimisi de Hazreti Ali’yi (k.v) ilah olarak kabul etmiştir.Sad-ı Taftazani gibi bir çok İslam alimi imanı, “Peygamberimizin (sav) getirdiği cümle ahkamı kabul etmek” diye tarif etmişlerdir. Demek ki imanın tam merkezinde, Peygamberler hususan Peygamberimiz (sav)  vardır.

Geçtiğimiz haftalarda yazdığım yazılarda,  Pavlos ve Abdullah İbn-i Sebe gibi ümmeti risalet müessesinden uzaklaştırarak idlal eden, mel’unlardan bahsetmiştim. Bu hafta ise Peygamberimizin (sav) “Ümmetimden öyle bir adam gelir ki; onun adı Ğıylan’dır. Onun fitnesi Şeytan’ın fitnesinden daha şiddetlidir.” Dediği, asrın süfyanı Fethullah Gülen’den bahsetmek istiyorum. Gariptir ki, Hadiste geçen Ğıylan, mezkur şahsın soyadı olan Gülen’i çağrıştırıyor.Peygamberimize (sav) iman etmeksizin, imanın makbul olacağı safsatasını ümmete yutturarak bozan Fethullah Gülen’in yapmış olduğu ifsadata; ana başlıklara baktığımızda, şunlarla karşılaşıyoruz:

-Daha maskesini indirmeden güya hürmet adı altında Bornova’da bir cami kürsüsünden “Kur’anı fırlatıp yere atması”,

-Ana-babası belli ve gırtlağına kadar günahlara girmişken; hâşâ Allah’ı bir kenara bırakıp “Ìsâ Mesihliğe” soyunması,

-Cihadı inkar edip, zekâtı toplayarak, onu “gayrimeşru yollarda kullanması”,

-Allah katında hak din olan İslamiyet’i uydurma ve bâtıl dinlerle eşit seviyeye getirip, onların mensuplarıyla “din adına diyalog kurması”,

-Başta Hıristiyan ve Yahudiler olmak üzere bütün batıl din mensuplarının “ehl-i Cennet olduklarını söylemesi”,

-Batıl hedeflerine giderken tesettür, namaz ve oruç gibi “farzlardan vazgeçilebileceği fikrini yayması”,

-Müslüman bir kızla gayrimüslim bir erkeğin evlenebileceğine fetva verip “bunu fiilen uygulamaya koyması”,

-“Cebrail de gelse dinlemem” gibilerden laflar ederek “melekleri tezyif etmesi” ve “şahsını kutsaması”,

-Hutbede iken (haşa) “ayağına getirdiği” Hz. Peygambere (a.s.m) karşı, güya hürmet edip, “Ya Resulallah senin devrin geçti, ama biz farklı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz ve edeceğiz” demesi,

-“Kelime-i Tevhidin birinci kısmına inanmak, Cennete gitmek için yeter” diyerek ikinci kısmı olan “Muhammedun Resulullah”ı, “ezan ve kametten çıkarması”,

-Kadın- erkeklerin karışık vakit namaz kılmalarına fetva verip “kadınların erkeklere imam yapılması”,

-Banka açarak fâiz hükmünün “ortadan kaldırılması”,

-Ahkam-ı ilahi olan tesettürü, “dinin füruatındanmış gibi göstermesi”.

-Türkçe Olimpiyatları’yla, radyo-televizyon programlarında kadının sesinin ve kendisinin nâmahrem erkeklere “haram olduğu hükmünün kırılması”…

Devletin asıl vazifesi, şear-i İslamiye’yi imtisal etmek ve ettirmektir. Devlet bu vazife-i asliyesini yerine getirmediği anda, FETÖ’nün başındaki şarlatan gibi hadsizler çıkarak, devletin bekasını ona-buna peşkeş çekmeye cü’ret etmeye devam edeceklerdir. Devlet, “Kitap ve Sünnet”i esas aldığında, bunlar gibi suret-i haktan görünen kişilerin, aslında Pavlos’un farklı versiyonları olduğu ayyuka çıkacaktır. Devletimiz hocalık kisvesi altında siyasallaşan FETÖ terör örgütünün üzerindeki perdeyi kaldırmıştır. Fakat Müslümanların inancına vurduğu darbe, hal-i hazırda da ümit edildiği şekilde temizlenmemiştir. Eğer bu perde de aralanırsa, ümmet nazarında gerçek yüzü ortaya çıkacak, istikbalde ise nesl-i âtînin tükürüğüyle, mazi kabristanına defnedilecektir.

Geçtiğimiz yıllarda Din İşleri Yüksek Kurulu bu hususta bir çalışma yapmıştı. Fakat yapılan çalışmanın ilmi boyutu olmamakla birlikte, işin magazinsel boyutu ele alınmıştı. Şu husus iyi bilinmelidir. Ümmeti ifsat edip birliğini bozan en büyük engel, batıl inançlardır. Tevhid inancı ise birliğimizi ve diriliğimizi tesis eden en önemli faktördür

Din-i Mübin-i İslam adına mücadele eden ve bunun için bedel ödeyen kardeşlerime reva görülen muameleyi yıllardır anlatırım. Bugün de ülkemizde kurulmak istenen ve başarısızlıkla rezil rüsva olan “Karanlık krallık” hakkında birkaç kelam etmek istedik. “Sürç-ü lisan ettikse affola…”

“Karanlık krallık”tan kalan artıkların da temizlenmesi ümidiyle, kalın sağlıcakla…

Selam ve dua ile…

Fiemanillah…