Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu HDP yöneticilerinin acilen serbest bırakılması gerektiğini söyleyenler kervanına İyi Parti de katıldığına göre, muhalefet açısından tam bir konsensüs sağlanmış oluyor.

Türk milliyetçisi iddiasındaki bir partinin iki genel başkan yardımcısının; hem Yavuz Ağıralioğlu hem de Bahadır Erdem’in AİHM kararlarının tatbik edilmesi çağrısı yapması “uluslararası hukuk normlarına” sadakat talebi olarak değerlendirilebilir mi? İyi Parti ne zamandır Avrupa’nın Türkiye’ye karşı çifte standartlı bir yaklaşım içinde olduğu gerçeğini görmezden geliyor? Elbette bu soruyu partileri defalarca kapatılıp, tüm mal varlıklarına el konulan Saadet Partisi içinde sormak gerek.

AİHM İÇİN RP TERÖRİST AMA PKK DEĞİL

Hatırlatmakta fayda var: AİHM Büyük Dairesi 2003’te sonuçlandırdığı davada, Refah Partisi’nin şeriata dayalı bir düzen kurma konusunda “gelecek tasavvuru” bulunduğunu gerekçe göstererek kapatılmasının ve liderlerinin siyasetten men edilmesinin hukuka uygun olduğuna karar vermişti.

Ne RP’nin silahlı bir örgütü bulunuyordu, ne de tek bir parti mensubu en küçük bir ideolojik şiddet olayına karışmıştı. Fakat AİHM için muhayyel bir tehlike bile böylesi ağır bir cezayı gerektirdi.

HDP ise hiçbir zaman PKK terör örgütü ile bağını gizlemedi. Demirtaş’ın “HDP’nin doğrudan Öcalan’ın projesi” olduğunu ikrar etmesiyle yetinmediler. Parti büroları ve yönettikleri belediyeler tam anlamıyla “terör hücresi” olarak faaliyet gösterdi. Esenyurt İlçe Örgütü’ne yapılan baskında ortaya çıkan duvarlardaki Öcalan’ın ve Mehmetçikle çatışırken imha edilen teröristlerin posterleri kamuoyunu şaşırtsa da, bu durum HDP’lilerde en küçük bir pişmanlık oluşturmadı. Asıl şaşırtıcı olan, bu durumun CHP-İP-Saadet bloğundaki hiçbir siyasiyi rahatsız etmemesi. Hatta HDP’nin halkı tahrik eden bu tutumundan memnun gibiler.

MUHALEFET TERÖRDEN MEDET UMUYOR

Öyle görünüyor ki, HDPKK ile kurdukları bu bir türlü itiraf edemedikleri aşkı kendi kitlelerine anlatmakta çok zorlanıyorlar. En iyisi seçimler öncesinde HDP’nin kapatılarak bir mağduriyet algısını oluşturmak. Bu şekilde HDP seçmeninin oyunu kısmen CHP’ye yöneltebileceklerini, Avrupa ve ABD’nin iktidar üzerinde kuracağı baskıdan istifade edeceklerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak adaylarının şansını daha fazla arttırmış olacaklarını hesap ediyorlar.

İktidara gelebilmek için teröre bel bağlamış olmak çirkin bir siyaset gibi görünebilir. Fakat Aytuğ Atıcı gibi “Erdoğan’ın devrilmesi için canını bile vermekten çekinmeyeceğini” söyleyen CHP’li vekillerin olduğu bir siyaset pazarında tüm bunlar artık sıradan şeyler.

Kürt anaları, evlatlarını dağa kaçırıp, emperyalistlerin adi birer taşeronu, bir insan kasabı haline getiren HDP ile hesaplaşırken; CHP-İP-Saadet bloğunun iktidar uğruna HDP’nin ardında durması kendilerine kısa vadede bir kazanç sağlayabilir kuşkusuz. Fakat, Türkiye’de siyasetin meşruiyetine vurdukları kara lekeyi temizlemek kolay olmayacak.

HDP gibi terör yuvası haline gelmiş bir örgütü dahi kapatmamak iktidar için zor olabilir. Fakat kurduğu tüm partilerin darbeciler eliyle kapatıldığı bir geleneğin mirasçıları buna tahammül edebilir. Gerekirse teröre bulaşan tüm parti mensupları yargı önüne çıkartılıp cezalandırılmalı ama ellerini ovuşturarak bekleyenlere “parti kapatma” gibi bir hediye verilmemeli.