Bilinen adıyla Yavuz Bahadıroğlu, kimliğindeki ismiyle Niyazi Birinci Hocamız, 21 Ocak Perşembe akşamı irtihâl-i dâr-ı bekâ eyledi. Fani dünyadaki hayatını noktalayıp ebedi olan ahiret yurduna yöneldi.

Kendini vatan, millet sevdalısı, imanlı ve ihlâslı nesillerin yetişmesine adamıştı. Yeni nesillerin hakiki tarihimizi öğrenmesi, sevmesi, tarih şuuru kazanması için gece gündüz çalışmıştı. Kitaplar yazmış, seminerlere katılmış, radyo programları yapmış, çağrılan her yere büyük bir hizmet aşkıyla koşmuştu.

Bir insan, bu kadar şeyi hayatına (76 yıl) nasıl sığdırır diyebileceğimiz kadar çok eser bıraktı geride. Otuzdan fazla roman, çocuklar için yüzlerce roman ve hikâye, araştırma kitapları, hikâyeler, yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce konferans, radyo programları, senaryolar vb. sadaka-i cariye bıraktı geride.

Sadaka-i cariye olarak geride bıraktığı kitaplar yeter. Kitabını okuyan her insan, bir Fatiha okuyup ruhuna bağışlasa ahiret yurdunda onun için yeter Allah’ın izni ve inayetiyle… Öyle kalıcı eserler bıraktı ki sevabı arkasından ırmaklar gibi akmaya devam edecek inşallah.

Kitaplarını okuyunca vatan millet sevgisiyle dolan, tarih şuuru edinen, ecdadını tanıyan,  tarihinden haberdar olan herkesin dualarında yer almaya devam edecek Allah’ın izniyle.

Hocamız; dünya hayatını dolu dolu yaşadı, neredeyse hiç boş vakti olmadı. İmanlı, ihlaslı, şuurlu nesiller yetiştirmek ve çarpık kişiler tarafından çarpıtılan tarihimizi doğru bir şekilde anlatabilmek için âdeta gecesini gündüzüne kattı.

Yine aynı şekilde Türkçenin yozlaşmaması, dilimizin doğru kullanılması noktasında da çok büyük gayretleri oldu. Dilimizi istila eden yabancı kelimelere karşı çıktı; körü körüne Batı hayranlığı ile Türkçesi varken İngilizcesi, Fransızcası, Almancası vb. kullanılan kelimelere isyan bayrağını açıp dil bilincinin oluşması için gayret sarf etti.

Osmanlı Türkçesinin zenginliğini örnekleriyle gösterip dilimizin öz Türkçe safsatasıyla bilinçli bir şekilde kısırlaştırılıp iyice fakirleştirilmesine sürekli vurgu yaptı.

Dünyanın en güzel ve en zengin dillerinden olan Türkçemize yapılan ihaneti “Sadeleştirme faaliyeti değil, dil katliamıydı.” şeklinde ifade etti. Bunun sonucunun da “Dilsizlik, şiirsizlik, edebiyatsızlık, sanatsızlık, nezaketsizlik, kabalık, hattâ terbiyesizlik!..” olduğunu bıkmadan usanmadan haykırdı.

Yediden yetmişe hepimize tarihimizi sevdirmeye çalıştı ve bu millete, değerlerine düşman olmayan herkese de sevdirdi.

Şimdi “Tarihin Arka Sokakları”nı bizim için kim aydınlatacak? Buhara’nın yangınını kim söndürecek?

Yavuz Sultan Selim’i, Fatih Sultan Mehmet’i, Kanuni Sultan Süleyman’ı, Abdülhamid Han’ı, cümle cihan sultanlarımızı kim hakkıyla tanıtabilecek yeni nesillere?

Kim Fatih Sultan Mehmet’le birlikte İstanbul’u fethettirip Çanakkale Savaşı’nda Seyyid Onbaşı ile iki yüz elli kg’lık mermiyi topun ağzına sürdürecek çocuklarımıza?

Rabbim; Yavuz Bahadıroğlu/Niyazi Birinci Hocamıza rahmetiyle muamele eylesin, mekânı cennet olsun.

Birer Fatiha okuyalım lütfen!..