Kürt anneleri, Kürt babaları; dağa kaçırılanların, yolda kandırılanların Kürt kardeşleri kapının önünde bekliyor. 500 günü geçti. Beklerler. İlk defa beklemiyorlar ki. Bir oğlu asker ocağında, diğeri kandırılmışların safındayken, hangisinin kara haberinin daha önce geleceğini beklemekten daha zor değil ya.

Kapının önü, bin yıllık ulu bir çınarın yeniden yeşerdiğini gösteren umut bayramı. Kapının ardı Kürt’ün başına açılacak bin bir felaketin tezgahlandığı ateş çukuru. Aralanıyor kapı. İçeriden bin ağulu yılanlar boy gösteriyor.

KİMSEYİ SEVMİYORLAR

Yüreği kor gibi evlat hasretiyle yananlara bakıp sırıtıyor önce biri. Adı: Garo Paylan. Kürt’ün hakkını savunmak için kurulduğu söylenen partinin Kürt olmayan vekili. Ermenileri de sevmiyor kendisi. En çok sevmediği ise önceki patrik Diyarbakırlı Aram Ateşyan‘dı. Çünkü ihanet etmeyen, Türkiye’ye sadık bir Ermeni yurttaştı kendisi.

Diyar-ı Bekir’in yüzünü görmeden, Dicle’ye dökülen acıları bilmeden Diyarbakır milletvekili yapılan bu sırıtan surat, Diyarbakır’ın sadık Ermeni’sini sevmeden Kürt’ünü nasıl sevsindi? Merak buyurmayın: yeni patrik Sahak Maşalyan‘ı da sevmedi. Çünkü o da Türkiye düşmanlarının kayığına binmeyi reddedenlerdendi.

ACILARIMIZLA DALGA GEÇİYORLAR

Ağzından alevler saçan kapı bir daha açıldı. Bu defa içinden bir başka ağuveren çıktı. Adı: Erol Katırcıoğlu. Anaların feryatları, babaların gözyaşlarıyla yıkanan tarafa dönüp zafer işareti yaptı. Utanmadı. Evlatlarını çalan örgütün kanla, irinle yıkanmış bir suratı varsa eğer, işte orada arsızca yürüyordu.

Kürt’ün hakkını savunduğu yalanıyla, Kürt’ün kanını ekmeğe banıp yiyen bu karanlık adamın da Paylan gibi Kürtlükle alakası yok elbette: Terörün en azgınlaştığı 90’lı yıllarda CHP’li (SHP) Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü‘ye danışmanlık; yıllarca İstanbul’un gözde bir özel üniversitesinde rektör yardımcılığı yapmış beyaz bir monşer.

Kapının önünde Kürtler. Kapının ardında Kürt’e kefen biçenler. Birinin dahi umurunda değil, ne yaşanan acılar ne dökülen kanlar. Neden olsun ki? İçinde insan hakları ve özgürlük geçen bol yalanlı uzun metinleri üzerimize boca edenler, eşikte bekleyen Hacire Ana‘ya bir kez olsun insan gözüyle bakmışlar mıdır?

İstiyorlar ki, akan kan durmasın. Nasılsa kendilerinin değil. Tek bir doğruluk yok sözlerinde, tıpkı efendilerinde olmadığı gibi.

Avrupa Parlamentosu’nun 16’ya karşı 590 oyla kabul ettiği kararda acilen serbest bırakılmasını istediği HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ne kadar Kürt ise, bu kararı alan Avrupa da o kadar samimi işte.

Analar biliyor gerçek düşmanlarını. İşte bu korkutuyor ya, zafer işareti yapan mel’unları.