Militan kullanma kılavuzu

Kılıçdaroğlu’nun sokaktan toplayıp il başkanı yaptığı militanlarla başlattığı itibarsızlaştırma ve kaos planı yeni bir evreye girdi. Önceleri kaçak villalar ve astronomik maaşlarla büyütülen medyadaki militanları vasıtasıyla sürdürdüğü “yalan ve iftira”larla örülü kampanyasında tek hedef Cumhurbaşkanıydı. Şimdi çıtayı yükseltmiş görünüyor. Sırada valiler, kaymakamlar, savcılar ve hakimler var. Kılıçdaroğlu’na göre tüm bu görevliler Cumhurbaşkanı’nın militanı.

Giremezsiniz dediği Afrin’de PKK’yı kazdığı kuyulara gömen TSK’ya militan suçlaması yapmadı henüz. Askerlerin “doğası gereği militer olması sebebiyle” diye suçlamadı diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü Mehmetçik için bulduğu daha ağır sıfatlar var Kılıçdaroğlu’nun repertuarında. Sonuçta günahları büyük: Bir yandan terörü ininde boğacaksınız, diğer yanda Libya’ya kadar uzanıp, Akdeniz’de sömürgecilerin tehditlerine pabuç bırakmayacaksınız. Yetinmeyip, Kızıldeniz’de üsler inşa edeceksiniz.

Polisler mi? Onlar en büyük militanlar. Gezi kalkışmasında iki ay boyunca İstanbul’un merkezini işgal eden terör örgütlerine uzaktan el sallayan FETÖ’cüler temizlendikten sonra Emniyet Teşkilatı da çok değişti. Şimdi “büyükşehirlerde kurtarılmış bölgeler” ilan eden MLKP’ye de, DHKP-C’ye de hayat hakkı tanımıyorlar. MLKP’li teröristbaşı Hasan Ocak’a “komutanım” diyen Kaftancıoğlu çok üzülse de, gerçek bu.

CHP MİLİTANLIĞIN KİTABINI YAZDI

Devletin kendi hiyerarşisi içerisinde amirinden memuruna tüm görevlilerin işlerini militer/askeri bir ciddiyetle yapması beklenen şeydir. Asıl doğru olmayan şey, istihdamda ideolojik/mezhebi ya da etnik kökenin dikkate alınmasıdır ki, bunu kitabını bu topraklarda CHP yazmıştır. Hem de ne kitap! Ciltler dolusu ansiklopediye sığmayacak cürümleri anlayabilmek için bir de kullanma kılavuzuna sahip olmanız gerekir.

Bugünün kıymetini anlayabilmemiz için bolca kıyas yapılan tek parti dönemine gitmemize de gerek yok üstelik. Kısa ömürlü oldukları için ortaklarının “ne kaçırsak kârdır” telaşıyla hareket ettikleri, şimdi ise hasretle andıkları o koalisyon hükümetlerine bakmak yeterli. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak 3 yıl, Adalet Bakanı olarak da 1 yıl görev yapan CHP’li Mehmet Moğultay’ın eline, devlete militan yerleştirme konusunda kimse su dökemezdi. Zaten o da yaptığını inkar etmeyen: “ne yani milliyetçilere mi kadro verseydim” diyecek kadar pervasız bir militandı.

Gerçi görevi devraldığı CHP’li Seyfi Oktay da bu konuda oldukça başarılıydı. O da partiden gelen “hakim-savcı olacaklar listesini” hazırlarken tam bir militan ciddiyetiyle hareket eder, evrakta parti mührü olmasına hassasiyet gösterirdi. Halefinin itirafına göre Oktay döneminde Refahlı ve MHP’li olmadığı kanıtlanmışiki bin hakim görevlendirilerek, ülkemizin aydınlık yarınlarına hediye edilmişti.

Şöyle diyordu Moğultay: “Bu aldığımız kadrolar, ileride yeşerecek demokrat insanlardır. Yaptığım suçsa işlemeye devam edeceğim.”

Bu militan kadroları, çok değil iki yıl sonra 28 Şubat’ın karanlık odalarında darbecilerden brifing alıp, milletin tepesine çöktüklerinde tanıdık.

Kemal bey, o güzide konuşmalarına hazırlanırken aynanın karşısında yaptığı provaların dozunu fazla kaçırmasa iyi olur. Partisinin geçmişindeki karanlık dehlizler, yüzüne ayan oluyor.