ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Yemen’deki Husilerin ya da diğer adıyla Ensarullah örgütünün 16 Şubat’tan geçerli olmak üzere yabancı terör örgütleri listesinden çıkarıldığını açıkladı.

İran destekli örgüt, geçen ay Trump’ın görevi teslim etmeden hemen önce aldığı son dakika kararıyla listeye dâhil edilmişti.

Blinken, örgütün “Yemen’e yapılan insani yardımları engellememesi” için Birleşmiş Milletler (BM) ve insani yardım kuruluşlarının tavsiyeleriyle böyle bir adım attıklarını öne sürdü.

Fakat bunun sadece bir bahane olduğu biliniyor.

Husilerin terör örgüleri listesinden çıkarılması gerçekte Biden’ın İran’la nükleer programı konusunda yeniden anlaşma sağlama ve Yemen’deki savaşı sona erdirme planlarının bir parçası.

Dolayısıyla Washington’daki yeni yönetimin göreve başladıktan sonra böyle bir karara imza atması bekleniyordu.

Geçen ay “BM’den Husilere destek” başlıklı yazımda örgütün silah zoruyla ele geçirdiği iktidarı kimseyle paylaşmaya yanaşmayacağını belirtmiş ve yazıyı şu soru cümlesiyle bitirmiştim:

“Arkalarında BM varken ve ABD’de İran’a yeniden alan açmak isteyen, Husileri terör örgütü ilan eden kararı geri çekebilecek bir başkan koltuğa oturacakken niye böyle bir şey yapsınlar ki?”

Trump’ın Husileri başkanlık süresinin başında ya da ortalarında değil de en sonunda terör örgütü ilan etmesi bir hataysa Biden’ın kararı iptal etmesi bir başka hata.

ABD’nin bu adımı hiç şüphesiz sivillere yönelik birçok katliama ve savaş suçuna imza atan Husileri daha da cesaretlendirecek.

Obama döneminde gündeme gelen fakat Trump’ın başkan seçilmesiyle rafa kaldırılan dosyalar Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte yeniden açılıyor.

O dosyalardan biri de dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Yemen’deki savaşa çözüm için önerdiği plan.

Kerry’nin 2016 yazında ortaya attığı plana göre Husiler ve o günlerde hâlâ hayatta olan devrik lider Ali Abdullah Salih’e bağlı güçler başkent Sana’nın işgaline son verecek, Husilerin de katılımıyla ortak bir hükümet kurulacak ve örgütün elindeki ağır silahlar üçüncü bir tarafa teslim edilecekti.

Plan, Trump’ın başkan seçilmesiyle gündemden düştü.

Bu arada Ali Abdullah Salih aralarına kara kedi girmesi üzerine müttefiki Husiler tarafından katledildi ve devreden çıktı.

ABD’nin Yemen’deki savaşı sona erdirmek istediği ve Kerry’nin planını revize ederek uygulamaya çalışacağı anlaşılıyor.

Savaşın sona ermesi elbette güzel bir şey.

Fakat gerçek anlamda bir barışın sağlanabilmesi için bunun hangi şartlarda gerçekleşeceği de önemli.

İmamet inancına sahip Husiler, Yemen’i yönetmenin kendilerine Allah tarafından bahşedilmiş kutsal bir hak olduğuna inanıyor.

Bu nedenle iktidarı başkalarıyla paylaşmaya yanaşmayacakları ve ellerindeki ağır silahları teslim etmeyecekleri kesin.

Biden’ın savaşı sona erdirmek için uygulamaya hazırladığı plan pratikte Yemen devletinin sonu demek.

ABD’nin çözüm olarak gördüğü, gerçekte Irak ve Lübnan benzeri mezhep ve bölgeselcilik esasına dayalı paylaşımdan başka bir şey değil.

Washington, kontrol altında tuttuğu her yere “Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm” yazan örgütü koruyup kolluyor.

Çünkü o sözlerin içi boş bir slogan olduğunu biliyor.