ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün (DNI) Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili CIA raporunu açıklaması, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda işlenen vahşetteki rolüne bir kez daha dikkat çekti. Aslında rapor bilinmeyen bir şeyi deşifre etmedi. Çünkü cinayetin işlenişine bakan herkesin herhangi bir başka kanıta ihtiyaç duymadan söyleyeceği şey şudur: Böyle bir eylem Suudi Arabistan’ı fiilen yöneten Veliaht Prens’in bilgisi dışında gerçekleştirilmiş olamaz.

Rapor, aslında bir önceki yönetim döneminde tamamlanmıştı fakat Donald Trump tarafından sümenaltı edildi. Demokratlar seçimlerden önce verdikleri sözde Joe Biden’ın başkan seçilmesi halinde raporu açıklayacaklarını ilan etmişlerdi. Önceki gün o söz yerine getirildi.

CIA dışındaki istihbarat kurumlarının da katkıda bulunduğu raporda Kaşıkçı’nın yakalanması ya da öldürülmesi emrini verenin Suudi Arabistan Veliaht Prensi olduğu sonucuna ulaşıldığı belirtiliyor ve Muhammed bin Selman’ın ülkesinde karar alma mekanizmalarını kontrol ettiği, muhalifleri susturmak için şiddet içerikli adımlar attığı kaydediliyor.

Suçlu var ceza yok

Önceki gün açıklanan istihbarat raporunda Cemal Kaşıkçı’yı infaz emrinin Suudi Arabistan Veliaht Prensi tarafından verildiği açıkça ifade ediliyor. Bu, Muhammed bin Selman’ın elebaşı ve bir numaralı suçlu olduğunu gösteriyor. Cinayeti bilfiil işleyenler ve bir şekilde suça karışanlar Suudi Arabistan devlet görevlileri. Onlar kendilerine verilen emri yerine getiriyorlar. İtiraz etme ya da “Ben yapmam, başkası yapsın” deme gibi bir seçenekleri de yok.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kaşıkçı başta olmak üzere Riyad’ın politikalarına muhalif kişileri tehdit ettikleri belirlenen 76 Suudi Arabistan vatandaşına yaptırım uygulandığını ve “Kaşıkçı Yasağı” olarak adlandırdıkları bir programla yabancı ülkelerin adına ve ülkelerinin dışında muhalifleri tehdit edenlere ABD vizesi verilmesini kısıtlayacaklarını açıkladı. Kısacası Washington, Muhammed bin Selman’ın adamlarını, “emir kullarını” cezalandırdı fakat asıl patronu, cinayet emri veren Veliaht Prens’i -suçlu olduğunu belirttiği halde- cezasız bıraktı.

Blinken’in açıkladığı yaptırımların Kaşıkçı cinayetine karışanlar için çok fazla bir anlamı yok. Çünkü Veliaht Prens’in kendilerine verdiği görevi yerine getirdikleri için ülkelerinde ömür boyu rahat bir yaşam sürmeleri bizzat Suudi Arabistan devleti tarafından sağlanır. ABD’ye gidememek konforlu yaşamlarından pek bir şey eksiltmez. Muhalifleri tehdit edenlere konulacak vize kısıtlamasına “Kaşıkçı Yasağı” adı verilmesi ise rahmetli gazetecinin anısının yaşamasına katkıda bulunacaktır. Ancak olaya canilerin hak ettikleri cezalara çarptırılmaları açısından bakıldığında adaletin tecelli ettiği söylenemez.

Şantaj aracı

Trump yönetimi CIA raporunun içeriğini bildiği halde kamuoyuna açıklamayarak durumdan yararlanmayı ve gerçekleri gizleme karşılığında Riyad’a silah satmayı tercih etmişti. Bir önceki ABD Başkanı, Kaşıkçı cinayetini kastederek Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ni koruyup kolladığını açıkça ifade etmişti. Raporu kamuoyuna açıklasa bile Biden yönetiminin yaptığının da farklı bir şey olduğu söylemez.

Washington, raporu açıklayarak Muhammed bin Selman’ın Trump döneminde ABD nezdinde elde ettiği kazanımları sıfırladı. Milyon dolarlar çöpe gitti. Bununla birlikte Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ni yaptırım listesi dışında tutarak pazarlığa açık olduğunu, amacının Kaşıkçı cinayeti faillerinin cezalandırılması ve insan hakları olmadığını gösterdi. Riyad’ın adeta elini kolunu bağladı.

Biden yönetimi, raporun açıklanmasıyla oluşan durumdan hem ekonomik ve hem de politik açıdan yararlanacaktır. ABD tarafından Veliaht Prens’in cezalandırılmasına yönelik herhangi bir adım atılmasını önlemek isteyen Suudi Arabistan, muhtemelen Washington’la yeni anlaşmalar imzalamak zorunda kalacak ve Amerikan ekonomisine milyonlarca dolar daha kazandıracak. Buna ek olarak Riyad, Biden yönetiminin bölgeye yönelik hiçbir politikasına itiraz edemeyecek ve ABD’nin çizdiği sınırların dışına çıkamayacak.

Suudi Arabistan, Obama’nın politikalarından ve İran’a yaklaşımından rahatsız olmuş, bu rahatsızlığını Rusya ve Çin’le ilişkilerini geliştirme ve bir tür denge sağlama arayışıyla ifade etmişti. Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla ABD-İran ilişkilerinde Obama dönemine dönülmesi beklenirken açıklanan Kaşıkçı cinayeti raporu yeni yönetimin İran’ın önünü açmasına Riyad’ın itiraz şansını neredeyse yok ediyor. Riyad, Yemen’den Irak’a ve Suriye’ye, İran’ın nükleer programına kadar birçok konuda ABD’nin atacağı adımlara artık hiçbir şekilde sesini çıkaramayacak. Suudi Arabistan ayrıca Veliaht Prens’e yaptırım uygulanmaması için Çin ve Rusya’yla ilişkilerini de gözden geçirerek ABD’nin politikalarına uygun hale getirecek.

Riyad ne yapacak?

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ABD’nin yayınladığı raporu kesin bir dille reddederek raporun yanlış sonuçlar içerdiğini ve kabul edilemez olduğunu söyledi. Riyad’ın müttefiklerinden de Suudi Arabistan’a destek mesajları geldi.

ABD’nin baskısına karşı Suudi Arabistan’ın müttefiklerinden gelen mesajların Washington üzerinde herhangi bir etkisinin olması beklenmiyor. Suudi Arabistan, Türkiye’yle birlikte ve İslam ülkelerini de arkasına alarak Biden yönetimine direnebilirdi. Fakat Riyad ve Ankara arasındaki ilişkiler kolayca onarılamayacak kadar kötü durumda. Daha da ötesi Muhammed bin Selman, akıl hocası Muhammed bin Zayed’in de telkinleriyle İsrail’le yakınlaşmayı ABD baskısından kurtulmanın tek yolu olarak görüyor. Bu nedenle Suudi Arabistan’ın Türkiye’yle ilişkilerini düzeltip Washington’a direnmek yerine İsrail’den yardım istemeyi tercih edeceği söylenebilir.

Suudi Arabistan medyası, Veliaht Prens’in yaptırım listesi dışında tutulmasını “Suudi Arabistan’ın gücü” ve “Muhammed bin Selman’ın vazgeçilmezliği” olarak yorumladı. Suça ortaklığını açıkladığı halde Suudi Arabistan Veliaht Prensi cezalandırmadığı için eleştirilen Biden yönetimi, önümüzdeki günlerde söz konusu yorumları boşa çıkaracak bir girişimde bulunabilir. Şu an için Muhammed bin Selman’ı doğrudan hedef alacak herhangi bir adım atmayan Washington, Riyad’dan istediğini alamazsa tavrını sertleştirebilir.