Tatvan’da helikopter kazası gerçekleşti ve 11 askerimiz şehit oldu. Ne zaman helikopter kelimesini duysam aklıma Muhsin Yazıcıoğlu gelir, şimdi 11 asker daha eklendi. Şehit oldular. Allah şehitlerimizi, şehitlerin efendisi Hz. Hüseyin Efendimiz’e komşu eylesin inşallah.

Nedir şehit? Dilimizden düşmez ama kalbimizde ne kadar tesiri vardır? Tam olarak ne dediğimizin farkında mıyız?

Şehitlik, insanoğlunun varabileceği en üstün mertebedir. Ve bu nedenle nasibe bağlıdır. Şehitlik, nasiptir. Kimse şans eseri, tesadüfen şehit olmaz. Şehit olduğu ana kadar yaşadıkları, amelleri, kalbi, ihlası, takvası onu şehitliğe ulaştırır. “Onların rızıkları Allah katındadır” buyuruyor Rabbimiz. Ancak, Allah’ın rızasını yaşarken kazanmış, kazanabilmiş kullar şehit olurlar. Yaşarken cennetlik olmuşlardır ki, Allah onları huzuruna şehit olarak almıştır.

Şehitlik öyle bir mertebedir ki Allah’ın “Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” buyurduğu Rasulullah Efendimiz’in (tas) amcası, damadı, torunları şehit olmuştur.

Şehit kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 56 yerde geçer. Bazı yerlerde “Allah’ın iradesine uygun biçimde yaşayan, kamil insan” anlamında, bazı yerlerde esma-i hüsnadan biri olarak geçer. Çoğu yerde ise “tanık” anlamında geçmekte. Neden tanıklık? Neye tanıklık? Şehit, tanıktır. Şahit olandır. Şahadet, bu şahitliktir. Sözlük anlamı “bir olaya şahit olmak, bildiğini söyleyip tanıklık etmek” olan şehit esasında Hakk’ın birliğine şahit olandır. Şehit Hak ile Hakk olmuş, halkı Hak’da cem etmiş, özün birliğine de böylece tanıklık etmiş, şahit olmuştur. Öyle ki şehid, Allah yolunda canını vererek cennet nimetlerine erişmiş ve buna da Allah şahit olmuş, aynı zamanda “onların rızıkları Allah katındadır” mucibince Allah’ın rızıklarına, cennetine ölmeden şahit olmuş ve yine aynı zamanda kıyamet gününde Peygamber Efendimiz ile geçmiş ümmetlere şahitlikte bulunacağı münasebetiyle Hakk’a dair şahitlikte/şahadette üst mertebeye erişmiştir. Şehitlik mertebedir. Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez der Hazreti Yunus. Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil “Sakın Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Onlar diridirler, siz bilmezsiniz.” Şehit, bilendir. Şehit; bir şeyin mahiyetine vakıf olandır, bilendir. Şehit, tanıktır. Şehadet kökünden türeyen bir kelime. Şehit, kesin olarak bilen kimse demektir. Hiçbir şey kendisine gizli kalmamıştır. Hakikatte tevhide şahit olmuştur. Bu hale imanını, imanına halini şahit tutmuştur. Şehit, abdestini kanıyla almış, miracını canıyla yapmıştır. Böylelikle Hakk’a şahit olmuştur. Rasulullah, veda hutbesinde ‘Allah’ım. Emirlerini tebliğ ettim, şahit ol, şahit ol, şahit ol’ derken Allah’ın şehitlik makamını kast ediyordu. Allah her şeyi bilendir, bildiğini haber verendir, ilmin sahibidir, her şeye şahittir. Bu yüzden Gazzali ‘ilim kavramı kayıtsız olarak düşünüldüğünde âlim ismi, batıni hususlara nispet edildiğinde habir, zahiri konulara izafe edildiğinde ise şehit isimleri kullanılır” der. Hz. Hüseyin Efendimiz bize zalime boyun eğmemeyi miras bıraktı, şehit bu mirasa sahip çıkandır. Şehit, hilalin koruyucusudur. Her şehit “ben olduğum sürece Hakk’a, vatana göz dikemezsiniz” diyendir. Haçlının önündeki yıkılmaz kaledir şehit.

Şehit, şefaatçi olacaktır. Ailelerine, ümmete şefaatçi olsunlar inşallah. Vatanımıza da şefaatçi olsunlar inşallah. Olsunlar ki küfrün bayrağı ilelebet uzak olsun vatanımızdan…