Yarın öğleden sonra TCMB Para Politikası Kurulu faizle ilgili yeni bir karar almak üzere toplanacak.

Piyasalarda alınacak kararla ilgili farklı yönde beklentiler oluşmuş durumdadır.

Herkes kendi açısından konuya yaklaştığı için faiz artırımını bekleyenlerin yanında faizin sabit kalacağı yönde de beklentiler vardır.

Bunların yanında faizin düşeceği noktasında beklentisi olanlarda bulunmakta fakat bunların sayısı ve oranı yok denecek kadar azdır.

Piyasaların içinde bulunulan durum neticesinde farklı beklentiler içerisinde olması gayet normaldir.

Çünkü herkes kendi içerisinde bulunduğu konuma ve duruma göre beklenti içerisine girer.

Örneğin kredi almak isteyenler faizlerin düşmesi yönünde beklenti içerisine girerken, kredi verecek olanlar faizlerin yükselmesi yönünde beklenti içerisinde olurlar. Diğer taraftan yatırım yapma tarafında olanlar ise faizler düşmese de en azından sabit kalsın tarafında bir beklentiye girerler.

Ama beklenti içerisine girenlerin tarafında değil de reel ekonominin çarklarının daha da güçlenebilmesi anlamında alınacak faiz kararı son derece mühimdir.

Hele ki bu ayın sonu itibariyle kısa çalışma ödeneğinin sona erecek olması vesilesiyle gerek üretim gerekse de istihdam tarafında yaşanabilecek problemler göz önüne alındığında TCMB’nin yarın alacağı faiz kararının yönünün önemi birkaç kat daha artmaktadır.

Alınacak karar her zaman ifade ettiğimiz gibi üretimi destekleyici ve güçlendirici olmalıdır.

Ülkemizin kendine özgü ciddi ekonomik hassasiyetlerinin bulunduğu dikkate alınarak oluşturulacak hassas bir zeminde hareket alanı ortaya konulmalıdır.

Gerek döviz kuru gerekse de ülkemizin risk primi arasındaki önemli denge alınacak karara temel konu edinilmelidir.

Risk primimizin bozulmasına ortam hazırlamayacak bunun yanında da döviz kurlarını hızlı bir şekilde artırmayacak yönde bir faiz kararı olursa pandemi vesilesiyle ciddi sorunlarla uğraşan ekonomimiz faiz yönlü ek bir maliyete de katlanmamış olacaktır.

Uluslararası piyasalardaki faizin yönü doğrultusunda bir karar alınmasını beklemek oldukça faydalıdır.

Bunun yanında alınacak kararın piyasalarda alınabilecek risklerin iştahı konusunda da iştahı artırıcı nitelikte olmasına dikkat edilmelidir ki kurlarda ve sonrasında da enflasyonda düşürücü etkide bulunabilsin.

İthalata dayalı çok ciddi girdi maliyetlerimiz olduğu için döviz kurlarındaki yükseliş ek maliyetlere katlanmamıza vesile oluyor maalesef. Bu yüzden her kararda döviz kurları hiçbir şekilde göz ardı edilmemelidir.

Döviz kurunun yükselmesi enflasyonu da körüklediği için kurlardaki bozulma enflasyonu da arzu edilmeyen noktalara çıkarabilecektir.

Faizin yükseltilmesi kararı hem kuru hem de enflasyonu zaman içerisinde hızlı bir şekilde yükselteceğinden bu yönlü bir kararın iyi düşünülmesi gerekmektedir.

Ekonomik görünümü çok daha iyi seviyelere getirebilecek yönlü kararlar üretimin önünü daha da açabilir.

Bizim ülke olarak üretmekten hatta katma değeri yüksek ürünler üretmekten ve daha da önemlisi dışarıya bağımlılığımızı azaltarak yok denecek seviyelere getirebilecek ürünler üretmekten başka çaremizin olmadığını altını kalın puntolarla çizerek yinelemek istiyorum.

Bu yönlü düşünülerek atılacak her adım ülke ekonomimizi her geçen gün güçlü bir yapıya büründürecektir.