Mısır hükümetinin Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e (BM) bildirdiği kıta sahanlığı sınırlarını dikkate alarak hareket etmesinin Yunanistan’daki yankıları devam ediyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Mısırlı mevkidaşı Semih Şükri ile görüşüp, iki ülkenin arasında herhangi bir ihtilafın olmadığını ifade etse de bu açıklamanın Yunanistan’ın kaygılarını gidermede yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.

Avrupa Birliği (AB) ve Amerika’dan Türkiye’ye karşı umduğu desteği bir türlü elde edemeyen Atina’nın Doğu Akdeniz meselesinde her geçen gün Mısır’a daha bağımlı bir noktaya geldiği görülmektedir. Bu nedenle olası bir Türkiye-Mısır anlaşması, Atina’da artan bir korkuya ve endişeye yol açmaktadır. Aslında bu, içi boş bir endişe değildir.

Kahire ile Ankara arasında buzların giderek erimeye başladığına dair bilgiler peş peşe gelmektedir. Şüphesiz iki ülkenin kolay bir şekilde iş birliğine gidebileceği saha, Doğu Akdeniz’dir. Nitekim Kahire ile Ankara’nın Doğu Akdeniz’de imzalayacağı bir anlaşmanın, her iki ülkenin de menfaatine sonuçlar doğuracağına ilişkin herhangi bir kuşku söz konusu değildir.

Ayrıca belirtmek gerekiyor ki Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden (GKRY) daha bağımsız hareket etme kabiliyetine kavuşmuştur. Darbeyle işbaşına gelen Sisi’nin iktidarının ilk yıllarında en çok gereksinim duyduğu ihtiyaç, uluslararası siyasi destekti. Bu yüzden iktidarına meşruiyet kazandırabilmek için AB ve ABD’nin siyasi desteğine azami ölçüde muhtaçtı.

O tarihlerde Yunanistan ve GKRY’nin Sisi’nin bu yumuşak karnından istifade ettikleri; Mısır’ın Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı sunacağı desteğe karşılık, AB’nin Sisi’ye desteğini vaat ettikleri bilinmektedir. Bir taraftan Yunan ve Rum diplomatlar, AB ve ABD nazarında Sisi’ye destek verilmesi için yoğun bir çaba harcarken diğer taraftan Rum ve Yunan lobisi de söz konusu destek arayışları için hummalı bir faaliyet yürütmüştür.

Yunanistan ve GKRY’nin Sisi’ye destek vermelerinin çok açık bir nedeni vardı. Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Türkiye’yle kurmuş olduğu yakın ilişkilerin, Yunan ve Rum çıkarlarına vereceği olası zararlardı. İki ülkenin temsilcileri kendi ulusal çıkarları çerçevesinde hareket ettiler ve Mursi’ye karşı Sisi’ye destek verdiler. Artık Sisi’nin kendi yönetiminin meşruiyeti açısından uluslararası düzeyde böyle bir desteğe ihtiyacı kalmamıştır.

Dolayısıyla kendisinden ziyade ülkesinin menfaatleri doğrultusunda hareket edebilme kabiliyetine kavuşmuş; Rum ve Yunan ikilisinin prangasından kurtulmuştur. Açıkça söylemek gerekirse Yunan medyasında Mısır’a karşı “hain” suçlamasında bulunmalarının ardında yatan gerçek saikin bu olduğunu söylemek mümkündür.     

Sisi’nin, Mısır’ın milli menfaatleri için yüzünü yeniden Türkiye’ye dönmesini doğal karşılamak gerekmektedir. Mısır’ın tek yanlı Rum ve Yunan çıkarlarının ipoteği altında milli bir pozisyon belirlememesi, uluslararası ilişkilerin doğasına uygun bir tavırdır. Yunanistan ve GKRY’nin Mısır’ın bölgesel ilişkilerini ve çıkarlarını AB’nin havuç ve sopasıyla şekillendirme dönemi artık bitmek üzeredir.

Sonuç olarak Mısır merkezli yaşanan gelişmeler, Doğu Akdeniz’de siyasi ve ekonomik koalisyonların henüz kesinlik kazanmadığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.