Geçen hafta sonunda Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması sonrasında bu haftaya piyasalar biraz endişeli başladı.

Döviz ve altın fiyatları yukarı yönlü hareket etmeye başlarken borsada ciddi düşüşler yaşanıldı.

Piyasaların beklemediği ve dolayısıyla da hazır olmadığı bir görev değişimi neticesinde bu tür sonuçları görmek oldukça normaldir.

Fakat bu sonuçların uzun süreli devam etmesi ekonomimizi derinden etkileyeceği için Merkez Bankası’nın yeni yönetiminin ekonomimizde ki sorunları iyi belirleyip her bir soruna ciddi yönde çözümler üretmesi gerekmektedir.

Örneğin geçtiğimiz cuma günü 14.08 seviyelerinde olan 10 yıl vadeli gösterge tahvilleri pazartesi günü 16.67 seviyelerine yükselmiş ise burada ciddi bir sorun var demektir.

Bir başka veri olan 5 yıllık CDS’ler cuma günü 305 baz puandan pazartesi günü 464 baz puana çıkıyorsa burada da bir başka ciddi sorun var demektir.

Her iki data setinin ortak özelliği borçlanma faizlerinin yüksek seviyelere tırmanmasıdır.

Dünya ülkelerinin geçtiği kritik süreçte ekonomimizin bu seviyeleri kaldırması pek mümkün değildir.

Dolayısıyla hızlı bir şekilde piyasalara güven verilmesi sağlanmalıdır. Bunun içinde piyasalardaki hareketlenmeleri belirli bir düzeyde tutacak ciddi düzenleme yeteneğine sahip birtakım önlemler yumağının hayata geçirilmesi şu dönemde hayati öneme sahiptir.

Türk Lirası üzerindeki baskının her geçen gün azaltılması yönünde tedbirlerin uygulanmasına önem verilmelidir.

Döviz rezervleri oluşturulabilmesi konusunda hızlıca bir çalışma ortaya konularak acil bir şekilde sonuca gidilmelidir.

Piyasalarda oyuncuları belirsizliğe sürükleyecek olan ortamın çok ama çok acil bir şekilde ortadan kaldırılması çok ciddi bir zorunluluktur.

Belirsizliğin olduğu bir piyasada TL’nin güçlenmesini beklemek abesle iştigaldir.

Belirsizliği ortadan kaldırabilmek için piyasaların öngörülebilir niteliğe büründürülebilmesinin yanında şeffaf bir yapıda olmaları da bir diğer önemli husustur.

Bu hafta boyunca TL’nin yaşadığı değer kaybına karşı alınacak olan tedbirler biraz sonuç verebilirken içinden geçilen ekonomik konjonktürde bu değer kayıplarına karşı alınacak diğer önlemlerin çok uzun süreli olamayacağı bilinerek hareket edilmelidir.

Dolayısıyla değer kayıplarının uzun süreli periyotta önüne geçilebilmesi yönünde politikaların belirlenerek uygulanması piyasalarda güven inşa edebilmek anlamında son derece mühimdir.

Sadece para piyasalarında değil aynı zamanda finans ve maliye piyasalarında da birbirinden ayrılması düşünülemeyen bu üçlünün tamamında güvenin güçlü bir şekilde sağlanması gerekli olan olmazsa olmaz bir olgudur.

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi faiz artırımı döviz ve enflasyon üzerinde etkili olmaz ilk başlarda birkaç gün döviz fiyatlarında bir gevşeme yaşanır sonrasında tekrar döviz yükselişe geçer dolayısıyla da enflasyon da artmaya başlar.

Zincirleme meydana gelen bu etki göz önünde bulundurularak önümüzdeki süreçte ilki nisan ayında yapılacak olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun faiz konusundaki toplantı kararları oluşturulmalıdır.

Bu faiz oranlarıyla reel sektörün güçlü bir şekilde ayakta kalması ve yatırım yapması mümkün değildir.

Alınan her faiz yükseltimi kararı reel sektörü sıkıntıya faiz lobisini ise rahatlığa eriştirmektedir.

Ekonomimizin faiz lobisiyle değil üretimle ve reel sektörlerle büyüyeceği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.