Ciddi meselelerimiz var.

Meselelerimizi çözmekte zorlandığımız ise bir gerçek.

Bireysel, ailevi ve toplumsal sorunlarımız var.

Ve bu sorunlar artarak devam ediyor, bir çığ gibi üzerimize geliyor.

Çözüm noktasında ise kafalar karışık.

Kadın ya da erkek, çocuk, yetişkin ya da yaşlı fark etmeksizin bu sorunlar hepimizin sorunu ve bizi derinden sarsıyor.

Sorunun toplumun bir kesimine ait olması, diğer kesimlerini ilgilendirmiyor/etkilemiyor diyemeyiz.

Sorunları ayrıştırarak, sadece bir grubun sorunuymuş gibi yansıtarak da işin içinden çıkamayız.

Birlikte uyum içerisinde yaşamanın en önemli vasfı, sorunları ayrıştırmadan çözüme dönük kararlı bir duruş göstermek, uyumlu adımlar atmaktır.

Zira sorunlara birlikte, topluca çözüm üretmediğimiz müddetçe başarı kaydetmek mümkün olmayacaktır.

Kadınların mağdur olduğu sorunlarımız olduğu gibi, erkekleri mağdur eden sıkıntılarımız da var.

Mağdurların erkek ya da kadın olmasından bağımsız olarak, sorun ortaktır, çözüm birlikte gösterilecek tutumla gelecektir.

Sorunlarımız kadın ya da erkek kaynaklı değil, insan kaynaklı.

Sorun da insanda, çözüm de.

Umut olan, umudu aşılayan insan, umutsuzluğu, karamsarlığı, kötülüğü yaygınlaştıran da insan.

Meşhur ifadeyle, insanı düzelttik mi dünya da kendiliğinden düzelecektir.

İyiliğin kötülüğe galebe çalması, umudun umutsuzluğu yenmesi düzgün insanlar eliyle olacaktır.

Tüm mesele, iyi insan yetiştirmekte yatıyor.

Nasıl bir insan yetiştirme modelimiz var?

Ya da böyle bir derdimiz var mı?

Bunun için neler yapıyoruz?

Bu uğurda kafa yoruyor muyuz?

Bir meseleyi ortaya çıkaran saikleri temelden analiz etmedikçe, üzerine hakkıyla eğilmedikçe onu bertaraf etmek mümkün olmayacaktır.

Sorunun etrafında dönüp durmak, sorunu sürekli konuşmak, çözüme katkı sağlamayacaktır.

Yasalar, sözleşmeler ve yasaklar ancak toplumsal düzeni korumaya çalışır, sorunun temelden çözümüne katkı sağlamazlar.

Ve biz genelde sorunları/sıkıntıları görünür kısmı ile kadar ilgileniyor, sonuçları üzerinde duruyoruz.

Oysa sebepleri tespit edilemeyen sorunların halli mümkün olmaz.

Yapısal sorunlarımızı yüzeysel tedbirlerle çözemeyiz, ancak geçiştiririz.

Geçiştirilen sorunlar ise gelecekte önümüze çok daha büyük sıkıntılar açacaktır.

Yaşadığımız sorunların bize özgü taraflarını tetkik etmeden, genel, geçer çözümler üretmek de fayda sağlamaz.

Yaralarımızı kendi ürettiğimiz merhemlerle tedavi etmeliyiz.

Temelde ihtiyacımız olan yasalar ve yasaklar çıkarmak, sözleşmeler imzalamak değil; iyi insan yetiştirecek bir model ortaya koymaktır.