Ülkemizin son zamanlardaki en önemli gündem maddelerinden biri olan “ İstanbul Sözleşmesi”yle ilgili, birkaç kelam etmek isterim. Sözleşmenin “Kadını yaşatıp-yaşatmayacağı” konusuna girmeden, muhteviyatı hakkında şunları söyleyebiliriz: Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, İstanbul'da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, 11 Mayıs 2011 tarihindeki 121’inci toplantısında imzaya açıldı. İstanbul'da imzaya açılmış olması sebebiyle, kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinmektedir. Türkiye, 11 Mayıs 2011'de Sözleşmeyi ilk imzalayıp, 24 Kasım’da da parlamentosunda sözleşmeyi onaylayan ilk ülke oldu.

Tartışmaların çıktığı fesihle ilgili bilgiyi de vermek gerekirse; 20 Mart 2021 tarihinde, Resmî Gazete’de yayımlanan 3718 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı sonucunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözleşmenin feshedilmesine karar verildi.

CUMHURBAŞKANI’NIN YETKİSİ VARDIR

Bu sözleşmenin feshinin hukuksuz olduğunu söyleyen muhalefete de, küçük bir hatırlatma yapmak isterim. İstanbul Sözleşmesi'nin 80’inci maddesi uyarınca, taraflardan herhangi biri bu sözleşmeyi feshedebilir. Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne ulaştırıldığı tarihten itibaren, üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir.

İTHAL YASALARA İHTİYACIMIZ YOKTUR

Şimdi gelelim toplumumuzun böyle bir “sözleşmeye-dayatmaya” ihtiyacının olup olmadığı meselesine. Dinimiz değil kadına zulmetmeyi, herhangi bir canlıya bile zulmü yasaklamıştır. Zulme müsaade edilmeyen bir inancı yaşayan toplumun erkekleri, nasıl olur da, anasına, eşine, kızına veya kız kardeşine zulmeder? Ortada bir zulüm varsa, bunun da İslam’a göre bir cezası vardır. Allah’ın koyduğu yasalar, sadece canlı ve cansız âlemin uyduğu varoluş, yaratılış yasaları değildir. Beşeri ilişkiler, ferdi ve toplumsal yaşam ve farklı değer/inanç sistemleri arasındaki ilişki ve mücadeleyi de kapsamaktadır. Kur an-ı Kerim’in hemen hemen tamamında, bu yasalar anlatılmaktadır.

İTHAL YASALAR, BİR YERİ YAPARKEN, BİN YERİ YIKIYOR

Nitekim Peygamber Efendimiz (sav), “Sizin en hayırlınız ahlakı güzel olandır. Ahlakı güzel olan da, hanımlarına en iyi davranandır. Ben hanımlarına en iyi davrananım” diye buyurmuştur. İslam’ın emri budur. Kadının hukukunu korumak için İslam, gerekenleri söylemiştir. Bizim kültürümüz ve örfümüz de böyledir. Maalesef, içimizden bunların tersini yapanlar da çıkabiliyor. Bunlara karşı mücadelede, ecnebilerin getireceği bir kanun ve tedbire ihtiyacımız yoktur. Batıdan gelen kanunlar, bir yeri yaparken; bin yeri yıkıyor. Kadını koruyalım derken, içimizden sapık ve sapkınların çıkmasını sağlıyor. Adaleti tesis edelim derken, bütün bir topluma zulmediyor.

“KAŞ YAPAYIM” DERKEN, GÖZ ÇIKARIYORLAR

Dışarıdan bize sunulan bir sözleşme ile değil, kendi değerlerimizden çıkan fikir, örf, adet ve kanunla kadına şiddet olaylarına son verebiliriz. Bunun kendi usulümüzle olmasını destekliyorum. Kadının hakkını müdafaa ediyorum diyerek, kamufle olunup, başka şeyler yapıyorlar. “Kaş yapayım derken, göz çıkarıyorlar” dediğimiz budur.

Selam ve dua ile..
Fiemanillah…