Her devrin Yusuf’u vardır doğruluğun ve masumiyetin simgesi olan. Her türlü zulme karşı hakkın yanında yer alan Yusuflar hak mücadelenin bazen mahkûmu, bazen sultanı,  bazen aşık olunanı temsil eder. Bir davanın yükselmesi Yusufların çokluğuna ve samimiyetine bağlıdır.

Türkiye son günlerde Yusuf-Kürşat tartışması yaşamakta. Esasında bu tartışma Yusuf’un mahallesinde yıllardır yapılıyor. Yusuf değişmiyor zira Hakk'ın ve hakkaniyetin timsalidir kendisi. Fakat Yusuf’un karşısında bazen Kürşat, bazen Çağdaş oluyor ve sürekli değişiyor bu karakterler.

Efendim Türkiye’de 1970’li yıllarda Merhum Necmettin Erbakan Hoca'nın başlattığı bir hareket bulunmaktadır. Bu hareket işin merkezine "adil düzen" kavramını koymuştur. Merkeze adaleti ve hakkaniyeti koyduğu için de çoğu zaman, zamanın muktedirleri tarafından engellenmek istenmiş, partileri kapatılmış, yargılamalar yapılmıştır. Fakat tüm bu engelleme çabaları, hareketin öznelerini daha çok birliğe ve çalışılmaya itmiştir. 

Son yıllarda mal-mülk düşkünlerinin istila ettiği kurumlar bulunmakta. Davanın asıl sahipleri ve ana kitle davası için her türlü fedakârlığı ve özveriyi göstermekte. Fakat nereden çıktığı bilinmeyen yeni yetme mirasyediler davanın asıl sahiplerinin imtina ederek talip olmadıkları, olamadıkları makamları işgal etmeye başladılar.

Aldığı terbiye gereği  "görev istenmez verilir" anlayışı ile hareket eden kendini yetiştirmiş fakat kendi namına bir talepte bulunmayı davaya ihanet olarak kabul eden binlerce kalifiye insan kaynağı köşesinde işine gücüne bakmakta.

Bazı yöneticiler, "karanlıkta göz kırpılmaz" anlayışıyla kapılarını kim daha çok aşındırıyorsa onlara makam mevki verirken öbür tarafta “Yeter ki davaya zarar gelmesin biz her şekilde hizmet ederiz” anlayışında olan insanlar var.

Milletvekillerinin bazıları danışmanlarını seçerken, referans olurken, bir kadroya eleman belirlerken hakkı, liyakati, donanımı, samimiyeti, gayreti öncelemelidir. Unutmamak gerekir ki herkes bulunduğu mevkide vebal makamındadır. Bu makamların ve kullanılan inisiyatiflerin hesabı ruzi mahşerde tek tek sorulacaktır inancımıza göre.

Yusuflar köşesinde otururken Kürşatlar madde koklamaya devam ettiği müddetçe hizmet anlayışındaki problemler büyüyecektir. Artık 20 yılın yorgunluğu ve yıpranmışlığı kendini iyice belli ederken herkesin kendine gelmesi gerekmektedir. Kaybedilen sadece belediyeler seçimler olmamaktadır. Kaybedilen insanların elde ettikleri haklar, kazanımlar ve ülkemizin değerlerinden başka bir şey olmayacaktır.

Kürşatlar her devrin adamı oldukları için oluşan konjonktüre göre yine işlerini yürütecektir. Hak batıl mücadelesi ahrete kadar devam edecektir elbette. Önemli olan kişilerin nereden nereye geldiği değil, insanların özgürlük mücadelesinde inançları ve fikirleri doğrultusunda nereden nereye geldiğidir.

Bu yazı da ön yargı ile okunup bir kenara atılacak mı bilinmez fakat bu hassasiyetler artık ilgili ilgisiz herkes tarafından dile getirilmektedir. Yetkili makamda sırtlarında sorumluluk ve yetkiyle birlikte vebal taşıyanlar bu samimi serzenişlere kulak vermelidir.

Bu anlamda yetki kullananlar ışıltılı takım elbiselerle önlerinde arkalarında dolaşan sahte hizmet erbabından yakalarını kurtarmalıdır. Sorumluluk makamındaki insanlar samanlıkta iğne arar gibi kaliteli ve yetişmiş insanları bulmanın çabasında olmalıdır. Aksi takdirde davanın liderinin üzerine bir yük daha eklenmiş olunacaktır.