Televizyonu açıyorsun onlar, haber sitelerini, sosyal medyayı açıyorsun onlar.

Her daim karşımızdalar.

İstesek de istemesek de görüyoruz, iyi ya da kötü hallerine muhatap oluyoruz.

İnsanlar bazen onların dillerine göre konuşuyor.

Yıllardır televizyon izlemeyen, evine televizyonu sokmayan biriyim ama orada olup bitenin neler olduğunu bilebiliyorum.

İnsanlar akşamları o sihirli aletin karşısına geçerek, takım tutar gibi tartışmacı tutuyor.

Her yerde karşımıza çıkıyorlar dediğimiz gazetecilerden söz ediyorum.

Televizyon programlarına tartışmacı olarak çıkıyorsan, her şeyden önce pişkin olacaksın, kavgaya meyilli olacaksın, sansasyonel tarafın olacak, üslubun da çok kötü olacak. Üslubu iyi olan birinin televizyonlarda boy gösterdiğini ve reyting aldığını düşünsenize… Kimse inanmaz(mı?)

Bir zamanlar, ahlaksız diziler oynatılıyordu (hala var mı bilmiyorum), herkes programlarını o dizilere göre ayarlıyordu hatta misafirliğini bile…

Entrikanın, ihtirasın, kıskançlığın, aile dışı ilişkilerin çok fazla işlendiği dizilerdi.

O dönemler diyordum ki;

Toplum demek ki bu tür dizileri istiyor, izleniyor ki çekiliyor, arz talep meselesi…

Hayır, hayır. Yanılmışım!

Şimdilerde TRT, tarihimize ışık tutacak diziler çekiyor ve izlenme rekorları kırılıyor.

Demem o ki, televizyonlar ne sunarsa insanımız onu alıyor. Zaten televizyonların sunduğu şeyleri beğenmeyenler ya benim gibi evine televizyon sokmuyor ya da ücretli kanallarda kendi seçtiklerini izliyorlar.

Bu yanılmışlığımı şimdiki tartışma programlarıyla pekiştireyim.

Bu dizilere verdiğim hüküm gibi, insanlar;

Karaktersiz, duruşu olmayan, pişkin gazetecileri seviyor olacak ki her gün bunlar boy gösteriyor televizyonlarda, diyordum. Yanılmışım.

TRT örneğinde olduğu gibi, insanımızın karşısına;

Kaliteli, duruşu olan, omurgalı, ne dediğini, kendini ve haddini de bilen, özeleştirisini layıkıyla yapan gazetecileri çıkarsanız emin olun onlar da izlenir.

Zamanla çokça yazıldı, çizildi. Depremde, selde, yangında, toplumsal olaylarda, dış ilişkilerde, savaşta, terörde hep aynı kişiler ahkâm kesiyor…

Biz de tekrar edelim…

Bunlara dur denmeyecek mi?

Televizyon şirketleri, basın yayın organları, yazdıklarından, izlettirdiğinden kendisini sorumlu tutmayacak mı?

“Elinde kumanda, izleme” demek yeterli mi?

Ülkede nasıl bir gerginlik oluşturduklarının farkında değiller mi bu şirketler?

Her şeyi devletten mi beklemeliyiz? İnsanları eğitip televizyondan uzak mı tutmalıyız?

Hangisi daha kolay?

Televizyon yöneticileri bir araya gelip, insanlarımızın ruh sağlığını bozan tartışma programlarına çekidüzen veremez mi? Reklam uğruna, para uğruna değer mi?

Nereye gideceğimize, nasıl konuşacağımıza, ne düşüneceğimize bu düşüncesizler karar veriyorsa vay halimize!