Lübnan eski başbakanlarından Fuad Sinyora, geçenlerde Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nin (ORSAM) “Ortadoğu'nun değişen durumu, barış ve işbirliği öngörüleri” başlığıyla düzenlediği dijital panelde konuştu ve haberlere yansıyan ilginç bir öneride bulundu.

Arap ülkeleri ve İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye’nin arabuluculuk yapabileceğini söyledi.

“Araplar, İranlıları değiştiremez. Aynı şekilde İranlılar da Arapları” diyen Sinyora, liderliğini ve samimiyetini takdir ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgede yeni bir politika için ciddi bir girişimde bulunmasını istedi.

Bu elbette iyi niyetle yapılmış ve bölgenin hayrını isteyen kişilerin reddedemeyeceği bir öneri.

Fakat ne yazık ki herhangi bir arabuluculuğun gerçekleşebilmesi için tarafların o arabuluculuğu kabul etmesi şart.

Ayrıca arabuluculuk yapacak ülkenin taraflarla ilişkilerinin iyi olması gerekiyor.

Türkiye’nin Katar başta olmak üzere Arap ülkelerinin birçoğuyla ilişkileri gayet iyiyken örneğin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’la ilişkileri için aynı şeyi söylemek imkânsız.

İran’la ilişkilerini ise yerine göre “kontrollü işbirliği” ve birçok yerde de “örtülü rekabet” şeklinde tanımlayabiliriz.

Üstelik Sinyora’nın kastettiği arabuluculuğun muhatabı olacak ülkelerin Türkiye’yle ilişkilerinde sorunlar var.

Katar ve İran arasında herhangi bir arabuluculuğa ihtiyaç yok.

Kuveyt ve Umman için de aynı şey geçerli.

Irak, Suriye ve Lübnan ise zaten İran’ın arka bahçeleri.

Abu Dhabi ve Kahire’nin Tahran’la ilişkileri gayet normal.

O halde, Türkiye kiminle İran arasında arabuluculuk yapacak?

Geriye bir tek Suudi Arabistan kalıyor ki onun da hâlihazırda Erdoğan liderliğindeki Türkiye’yi arabulucu kabul etmesi ihtimal dâhilinde değil.

Türkiye geçmişte benzer girişimlerde bulundu.

Örneğin Suriye krizini dışarıdan gelecek güçlerin müdahalesine fırsat vermemek için bölge ülkelerinin kendi aralarında çözmesini istedi.

Fakat ne İran ne de diğerleri bu çağrıya olumlu cevap verdi.

Sonuç ortada…

İran’ın barışçıl nükleer programa sahip olabileceğini savundu ve Brezilya ile birlikte Tahran’a destek verdi.

Sonra İran bu konuda hiçbir çabası olmamış gibi Türkiye’yi tamamen devreden çıkardı.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’yla müzakerelere başladı.

Maskat’ta gizlice görüştüğü Amerika’yla masaya oturdu.

Türkiye bir süredir Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkeleri adil bir paylaşım için diyaloga davet ediyor.

Ne yazık ki bu iyi niyetli tavrı arzu edilen karşılığı henüz bulamadı.

Sinyora, Erdoğan’ın siyasi kariyerini İran ve Arap ülkeleri arasında arabuluculuğu başararak taçlandırabileceğini söylüyor.

Ne yazık ki bu görüşe katılamıyorum.

Dünya 5’ten büyüktür” diyen Cumhurbaşkanının asıl başarısı Türkiye’yi bölgesel güç olmaktan çıkarıp küresel bir güç haline getirmek olacaktır.

Türkiye güçlendikçe Doğu Akdeniz’deki haklarına kimse göz dikemez ve adil bir paylaşım daha kolay gerçekleşir.

Bölge barışına katkısı sıradan bir arabuluculuktan daha çok olur.

İran ve Arap ülkeleri Umman gibi ortak dostları vasıtasıyla ya da doğrudan görüşüp konuşabilirler.

Bizim çok daha önemli işlerimiz ve hedeflerimiz var.