Bir cimri ikinci kompartıman parası ödeyerek birinci kompartımana oturmuş. Görevli gelmiş, ikinci kompartımana geçmesini söylemiş. Cimri kabul etmemiş. Görevliyle birbirlerine bağırmaya başlamışlar. Sonunda görevli sinirlenmiş, cimrinin bavulunu almış, camdan dışarı fırlatmış. Cimri gözleri açılmış, yüzü bembeyaz vaziyette, çığlık atmış:

“Katil” demiş. “Bavulda oğlum vardı!”

Az para verip lüks yerde oturma niyeti kurarken oğlundan olan cimri tanıdık geldi mi? Binmeden önce oğluna belki de lüks kompartımanda yolculuk yapacağını söyledi, onu sevindirdi kendince. Böyledir. Eğer hissi olarak dahi nefsimize yakınsak, bir nebze olsun art niyet saklıyorsak içimizde; vereceğimiz fayda değil, zarardır. Kendimize mi? Hayır. Ölümüne sebep olduğumuz oğlumuza! Yani sevdiğimize. Başkasına.

İnsan, kendisini bilir. Zarar verecek insan, faydalı olmak için yaptığını söylemeye çalışır. Çok sık duyarız: “Ben senin iyiliğini düşünüyorum.” İyiliğimizi düşünenlerin verdiği zararı başka kimse vermemiştir herhalde. O an iyilik yapmadığının farkında olan insan kurar bu cümleyi çünkü karşısındakini buna ikna etmek zorunda olduğunun farkındadır. Dürüst olmadığı için itiraf etmez. Dürüstlükten çok bahsedenlerin yalancı olması gibi. Çünkü iyilik, doğruluk ispata ihtiyaç duymaz. Niyeti iyi olan insan, niyetinin iyi olduğunu söyleme ihtiyacı hissetmez. Dürüst insan, dürüst olduğunu söylemez, aklına gelmez çünkü. Onun aklında, kalbinde yalan olmadığı için, diline de sirayet etmez. İyilik hal işidir, kal değil. Bu yüzden başa kakılan iyilik, günahtır.

Ramazan ayı şükür ki geldi. Allah bize bir Ramazan ayı daha nasip etti. Mübarek olsun inşallah. Etrafımızda vardır şu tip insanlar: İftara doğru asabidir, yanına yaklaşılmaz. Bağırır, çağırır. Öfkelidir. Dolayısıyla muhakkak en az bir insanın bir kez kalbini kırar. Yaptığı ibadet, tuttuğu oruç ne işe yaradı o halde? Oruç olduğu için öfkeli olan insanın, orucu hiç tutmaması daha iyidir, en azından kalp kırmaz. Çünkü bellidir ki oruç o insanı terbiye etmiyor. Orucu, manasına ererek tutmuyor. Tutmuş olmak için tutuyor. İbadetlerin amacı terbiye etmektir. Şeriat, nizam için gelmiştir. Nizamı bozan bir amel, şeriata tabi olsa da amacına vasıl olmamıştır. Namaz kıldığı için kibre kapılan bir insanın kıldığı namazdan sevap değil günah kazanmasına benzer bu. Nefsin insana attığı en büyük kazık, nefsini yendiği zannıdır. Bende kibir yok demek kibirdir. Nefis yapmıyorum diyen nefis yapıyordur. İspat sadece mahkeme salonlarında lüzumludur. İnsanın ruhani tarafı ispat istemez, samimiyet ister. Çünkü başkaları tarafından bilinme ihtiyacı yoktur, Allah’ın bilmesi yeterlidir. Bizler Allah’tan ziyade etrafımızdaki insanların bilmesini, görmesini yeğliyoruz. Mahşer günü o insanlar da kendi derdinde olacak. Korkulur ki yalnız kalacağız. O yüzden yüzümüzü Allah’tan çevirdiğimiz her an, cehenneme bir derece daha yaklaşmış sayılırız.

Geçen Ramazan ayında edindiğimiz adete devam edelim, tebessümle bitirelim. Molla, ne kadar acele etse de teravihe geç kalmış. Camiye girince istem dışı söylenmiş: “Yetişemedik.” İmamın hızından ter içinde kalan Bektaşi dayanamamış, eklemiş: “Biz camideyiz, o halde yetişemiyoruz be molla!”