Günümüzde insanoğlu yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalmakta ve her an pasif alıcı bir konumda bulunarak birçok kaynak tarafından tek taraflı bir propagandaya maruz kalmaktadır. Bilme ve öğrenme sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir nokta, bilgide seçici olmaktır.

İnsanoğlu meraklı bir varlıktır ve iyi olan da budur. Çünkü meraklı olmasaydı bilimsel gelişmeler olmazdı, teknoloji gelişmezdi, iletişim bu kadar yaygınlaşmazdı. Bununla birlikte teknoloji ve diğer endüstriyel gelişmelerin aslında bir o kadar da insanı yalnızlığa sevk ettiğini ve acizleştirdiğini gözden kaçırmamak son derece önemlidir. Günümüzde aile içi yaşantılar neredeyse yok denecek kadar azaldı, her odada bir televizyon var. Gencin televizyonu ayrı, annenin ayrı babanın ayrı. Bir de bunun üzerine her aile bireyinin bir cep telefonu olduğu gerçeğini eklersek durum daha da karmaşıklaşıyor. Neredeyse aile bireyleri birbirlerine hal hatır etmeden bir günü geçirmek zorunda kalabiliyor. Bunun üzerinde ayrıca durmak gerekiyor.

Kuranı Kerim’de bilgiyi elde etmenin öneminden sıklıkla söz edilmiş ve merak ve inceleme teşvik edilmiştir. Öte yandan insanın sınırlılıkları sıklıkla vurgulanmış ve sadece kendisiyle ilgili ve gerekli olanları öğrenmesi gerektiğine değinilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (Hucurat, 12).” Diğer bir ayette ise şöyle buyrulmuştur: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur (İsra, 36)”.

Dini terminolojide tecessüs adı verilen psikolojide ise patolojik merak hissi olarak ele alınabilecek aşırı merak hissi; bireyin kendisine gerekli olup olmadığına bakmaksızın herhangi bir şeyin iç yüzünü, gizli tarafını veya kusurunu araştırmasıdır. Peygamberimiz de, tecessüsü men etmiş, inanan insanlara bundan uzak durmayı tavsiye etmiştir. Böylece tecessüsün zararlı ve kötü bir şey olduğunu haber vermiştir. Bir Hadis-i Şeriflerinde; “Zandan kaçının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin içyüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın, birbirinizle yarışmayın, birbirinizi çekememezlik etmeyin, birbirinize karşı buğz etmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin ve ey Allah'ın kulları kardeşler olun” (İbn Kesir, Tefsir VII, 357) buyurmuştur.

İnsanoğlu her şeyi öğrenemez, sosyal ve psikolojik anlamda sağlıklı olabilmesi için kendisini kontrol etmeli, dürtülerinin önüne geçmeli ve gelişimine katkıda sunacak bilgileri öğrenmeye çalışmalıdır. Nitekim ne kadar çabalasak da bilgi arşivimiz belli bir noktadan öteye geçememektedir. Bununla ilgili bir Ayeti Kerime’de şöyle buyrulmuştur; “Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru yağdırır, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. (Lokman, 34)”.

Her şeyi öğrenmeye çalışmak bireyin gelişimine bir katkı sunmayacağı gibi belli bir düzeyden sonra kendisine zarar verici bir konuma gelebilir. Hatta ileri durumlarda başkalarının yaşadığı olumsuzluklara karşı duyarsızlaşma ve sağduyunun yitirilmesi gibi kişilik zaaflarına yol açabilir.  Haftaya bu konuya devam edeceğiz İnşallah, Rabbim ömür verirse.

Selametle…