Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin geçtiğimiz hafta Putin ile Donbas’da görüşme talebinde bulunması bölgedeki çatışma atmosferinin yumuşadığı izlenimini veriyor. Bu davete Putin, Donbas’da ilgili muhataplarla görüşülmesi gerektiğini vurgularken “istediğiniz zaman Moskova’da sizi de ağırlarım” şeklinde cevap verdi. Bu yumuşama belirtilerine ilaveten Rus askerlerinin Ukrayna sınırlarından çekilmeye başlamaları ‘çatışma ortamı yerini diplomatik yöntemlere mi bırakıyor’ sorusunu akıllara getirdi. Barış yapmak her zaman savaşmaktan daha zor olmuştur. Bir çatışmanın tarafları şiddeti sonlandırmak istiyorlarsa öncelikle ortak bir payda da buluşabilecek zeminde olmalı ve taviz vermeye yatkın şekilde davranmalıdırlar. Ukrayna krizinde barış aklıselimin ortak beklentisi olmakla birlikte reel politiğin dayattığı gerçekleri de göz ardı etmemeliyiz. Bu bağlamda tarafların tercihlerini daha iyi anlamaya çalışmak fayda sağlayacaktır.

Aktör analizi

Burton’un da belirttiği gibi bir çatışmada taraflar ihtiyaçlarını büyük oranda gidermeden cepheyi terk etmeyeceklerdir. Herhangi bir tarafın mutlak üstünlüğü olmaması ya da yenişememe durumunun yaşanmaması savaşın devamını rasyonel şekilde gerekli kılar. Savaşın devam etmesinden artık kimsenin bir umut içerisinde olmadığı durumlar dışında bir ateşkesi beklemek pek olası gözükmez. Kısmi yumuşama yanılsamaları pozisyon almada taraflara ancak zaman kazandırır ve stratejilerin gözden geçirilmesi imkânını verir. Öyle ki bu krizde Ukrayna, Kırım ve Donbas bölgelerini işaret ederek Ruslar’ın işgalci faaliyetlerde bulunduklarını vurgular. Rusya ise Ukrayna’nın Rusların yoğun yaşadığı bölgelerde aşırı milliyetçi uygulamalarla şiddete başvurduğunu iddia eder. Artan gerilime geçmişte barışçıl bir çözüm bulmak amacıyla AGİT ve Minsk görüşmeler yapmış olsa da bugüne kadar bir sonuç alınamaması şiddetin bugünden yarına ateşkesle sonuçlanacağı ümidini ortadan kaldırır.

2014 yılında Donbas bölgesinde Rusya’nın desteğiyle Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti adıyla iki ayrı özerk yönetim oluşturuldu. Kırım’dan sonra bir de doğu sınırında toprak işgali ile karşı karşıya kalan Ukrayna, sınırlarının güvenliğini sağlamak ve egemenlik hakkını muhafaza etmek için mücadeleye başladı. Rusya’nın ise bugünün koşullarında Kırım ya da Donbas’taki çıkarlarından vazgeçerek geri adım atması için pek bir neden görünmüyor. Ukrayna’nın Kırım’ı İşgalden Kurtarma Stratejisi ve Askeri Güvenlik Stratejisi’ni kabul etmesi Rusları tedirgin etmişti. Zelensky bu stratejilerle Rusya'nın ilhak ettiği Kırım'ı kurtarmayı amaçlıyordu. Ukrayna’nın uluslararası arenada gündem oluşturarak Kırım Platformu’nu gündeme taşıması ise ikili ilişkilerde yangını daha da körükledi. Rusya Federasyonu’nun hegemonyası altındaki Ermenistan’ın Karabağ’daki yenilgisi de Ukrayna’yı heyecanlandırmıştı. Ukraynalılar tarihsel ve kültürel anlamda Rus kimliğine en yakın toplum olmakla Rusya’nın potansiyel nüfuz alanının merkezinde yer alır. Ülkede Rusça konuşan nüfusun fazlaca bulunması Putin’in hegemonik iştahını perçinlemektedir. Buna karşılık ulus olma süreci çok yeni olan Ukrayna’da ise son dönemlerde milliyetçilik duyguları yükselişe geçmiş durumdadır. Ayrıca Donbas bölgesinin kömür rezervlerinde zengin bir yer olması ekonomik olarak da gözlerin buraya çevrilmesine neden olmuştur.