Kimi münevverler vardır ki yaptıkları ile çağının ilerisinde tesirler bırakır. Bu münevverlerin sayısı çok az olduğu gibi her millete de nasip olmaz. 24 Nisan 1983’te vefat eden Erol Güngör işte bu münevverlerden biridir.

Sosyoloji okumalarıma başladığım lise yıllarında karşıma çıkan ilk isimlerden biri Erol Güngör’dü. Cemil Meriç’le birlikte karşılaştırmalı olarak okuduğum Güngör’ün eserleri pek çok kavramın kafamda oturmasında faydalı olmuştur. Aradan geçen bunca zamana rağmen Güngör’ün eserlerini yine yeniden okuyorsak Güngör’ün tahlillerinin günümüz için de geçerli olduğunu söylemeliyiz.

1938 senesinde Kırşehir’de dünyaya gelen Güngör ilk eğitimini ailesinden ve özellikle dedesi Ahî Evran Camii İmamı Hâfız Osman Efendi’den almıştır. İçinde büyüdüğü manevi ortam Güngör’ün düşüncesinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Ortaokul/lise yıllarında Osmanlı Türkçesini ve Arapçayı öğrenmiş; Türk- İslam kültürünün ana kaynaklarını okumuştur. Ziya Gökalp, Nihal Atsız gibi milliyetçiliğin duayen isimlerini de bu dönemde okuduğu anlaşılıyor.

Liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladığı yıl kendisini keşfeden Fethi Gemuhluoğlu’nun delaletiyle Prof. Dr. Mümtaz Turhan’la tanıştı ve aynı yıl edebiyat fakültesine geçiş yaptı. Mezun olduğunda da Mümtaz Turhan’ın kurduğu Sosyal Psikoloji alanında çalışmak üzere asistan olarak göreve başladı. Turhan’ın en gözde talebesinin Güngör olduğu biliniyor. 2 yıl ABD’de sosyal psikoloji alanında çalıştı. 1971 yılında doçent, 1978 yılında profesör oldu. 1982 yılında Selçuk Üniversitesi’ne rektör tayin edildi. Bu görevi sırasında geçirdiği kalp krizi neticesinde 45 yaşında vefat etti.

Lise yıllarında yazmaya başlayan Güngör’ün üniversite yıllarında da değişik gazete ve dergilerde makaleleri yayımlandı. Kısa denebilecek hayatına 12’si telif, 6’sı tercüme 18 eser sığdırdı. Yayınladığı bilimsel makalelerin sayısı 300’ün üzerindedir.

Sıra dışı bir zekâya sahip olan Güngör az ve öz konuşan, meseleleri çok yönlü değerlendirebilen bir isimdi. Bu bakımdan çağdaşı Ali Şeriati ile karşılaştıranlar olmuştur. Ziya Nur, Ali İhsan Yurt, Fethi Gemuhluoğlu, Ekrem Hakkı Ayverdi, Nurettin Topçu, Yahya Efendi Dergâhı’ndan Abdullah Hatay Efendi, Hilmi Ziya Ülken üniversite yıllarında yakın çevresini oluşturan isimlerdi. Sonraki yıllarda ise Mehmet Genç, Dündar Taşer, Ahmet Kabaklı, Sezai Karakoç gibi isimlerle ilişkisi oldu. Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce olmak üzere dört dil biliyordu. Ayrıca onu yakından tanıyanlar gayet iyi Türk Musikisi bildiğini, tambur çaldığını ve bir küçük divan oluşturacak kadar şiirleri bulunduğunu belirtmektedir.

Gürgör kısa hayatında farklı pek çok konuda kaynak niteliğinde eserler vermiştir. Çalışmalarının temel konularını Türk-İslam Kültürü, modernleşme, din, eğitim, tarih, tasavvuf, milliyetçilik, ahlak, misyonerlik, toplum, edebiyat, sosyal psikoloji olarak sıralayabiliriz. Kısacası ihtisas sahası olan sosyal psikoloji dalı ile yetinmemiş ve sosyal bilimlerin birbirini tamamlayan bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle bir edebiyatçı kadar edebiyatçı, bir tarihçi kadar tarihçi, bir sosyolog kadar sosyoloji bilimine vakıf olmanın gereğine inanmış ve kendisini bu doğrultuda yetiştirmiştir. Meselelere yaklaşımı Mehmed Akif’le benzeşmektedir. Güngör, Akif’in ufkunu daha da ileriye taşıyarak günümüz sosyal bilimlerinin eksenini tayin eden işlere imza atmıştır. Ruhu şad olsun…