Her yıl 24 Nisan tarihi gelmeden önce Türkiye’nin varlığına tahammül edemeyen devletleri ve çevreleri bir histeri nöbetinin tuttuğunu biliyoruz. Bu çevrelere göre, güya 24 Nisan, Birinci Dünya Savaşı devam ederken 1915 yılında Osmanlı devletinin Ermenileri toplu olarak soykırıma tabi tuttuğu tarihtir.

Dün de 24 Nisan’dı. Bu seferki 24 Nisan’ı önemli kılan ABD Başkanı Biden’ın “Türklerin Ermenileri Soykırıma tabi tuttuğuna” yönelik bir konuşma yapacağı tahminleridir. Zira her yıl ABD başkanları geleneksel olarak 24 Nisan konuşmaları yaparlar ve Türkiye ile ilişkilere zarar vermeyecek düzeyde açıklamalar ile meseleyi geçiştirirlerdi.

ABD Başkanı Biden’ın 24 Nisan konuşmasının bu tarzda olmayacağı, Ermeni diasporası ve Türkiye düşmanlarının beklentilerine cevap verecek düzeyde olacağı yönündeki tahminler bile birtakım çevrelerin sevinmesine yetti. Bu yazı hazırlandığı sıralarda Biden’ın 24 Nisan mesajı henüz yayınlanmamıştı.

ABD’nin Türkiye’ye yönelik politika değişikliğinin sebepleri, kökleri neredeyse yirmi yıla kadar gerilere uzanan ve tedricen ivme kaybeden iki ülke ilişkilerinin “dost ve müttefiklik” sıcaklığından sıradan bir hal alması, bölgesel çoğu konularda derin düşünce ayrılıkları ve Biden’ın adaylık sürecinden itibaren Türkiye’ye mesafeli duruşu gibi genel başlıklar altında izah edilebilir.

Elbette temel sebep, son yıllarda Türkiye’nin ayakları üzerinde durma noktasında katettiği mesafe ve çevresinde gelişen olaylara yön verebilme kapasitesine sahip olmasıdır.

Amerika’nın 24 Nisan’a bakış açısı elbette diğer ülkelere göre çok daha önemlidir. Çünkü Türkiye ve Ermeni diasporasının arkasına sığınan Türkiye düşmanlarının geleceğe yönelik atacakları adımlara Amerika’nın tavrı yön ve şekil verecektir. Çünkü Amerika, hala dünyanın süper gücüdür. Aldığı kararlar ve attığı adımlar dünyanın her tarafında keskin etkiler uyandırmaktadır.

İşin garip tarafı 24 Nisan 1915’e atıf yapılarak seslendirilen olaylar manzumesinin, gerçek mahiyeti ile araştırılarak ortaya çıkarılması tarihçilerin göreviyken, mesele siyasileştirilmiş, ülke parlamentoları ve siyasetçilerin insafına terkedilmiştir.

Hâlbuki 24 Nisan 1915, o dönem Osmanlı devletinde terör estiren, yüz binlerce masum Müslümanı katleden, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin destekleriyle Van merkezli bir isyan çıkartma planları içinde olan Ermeni terör örgütlerinin elebaşlarının toplandığı ve tevkif edildiği bir gündür.

Osmanlı devleti şayet terörü yöneten bu elebaşları tevkif etmeseydi, Çanakkale’de kara savaşları devam ederken, Anadolu’da Ermeniler isyan çıkaracak, içeride büyük bir felakete sebep olacaklardı.

Bu planın farkına varan devlet, Çanakkale ve diğer cephelerde ölüm kalım savaşı devam ederken, ilkönce 24 Nisan’da terörü yöneten Ermeni militanları toplamış, sonra da tehcir kanunu çıkartarak bir plan dâhilinde teröre bulaşan unsurları savaş alanından geri mıntıkalara başarılı bir şekilde taşımıştır.

24 Nisan gerçeği bundan ibarettir.

1915 öncesine kadar Anadolu’da Ermeni terörü neticesinde katliam ve saldırılardan etkilenmeyen aile neredeyse yok gibidir. Sorulacak hesap varsa işte budur. Bu hesabın sorulacağı adres ise bu günkü Ermeniler değil, onlar adına parlamentolarında kararlar alan devletlerdir. Çünkü Ermenileri dün de bu gün de kandıranlar ve kışkırtanlar bunlardır.

Türkiye’nin bu yaygaradan kurtulmasının tek yolu, güçlü bir ekonomi ve üstün teknolojiye sahip olmasıdır. Bu haliyle 24 Nisan, Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik bir malzeme olarak hep kullanılacaktır.