Bazı gerçekleri büyük puntolarla ifade etmek bugünün koşulunda bir görevdir.

Bu görev, bu milletin bir parçası olmakla ilişkili bir şey.

Bayrağa ve ezana bağlılıktan ibaret…

İçinden geçtiğimiz zaman dilimi fevkalade olağanüstülükler içeriyor.

Sosyolojik süreçleri yaşarken durumu okumak zordur ve fakat tahminler yürütmek mümkündür.

Şu çok açık; Bir üçüncü dünya savaşı yaşanacaksa; bu, klasik yöntemlerle olmayacak.

Klasik savaş yöntemleri, ülkeler arası klasik ilişkiler ağı ve klasik savaş ilanları mazide kaldı. Artık her şey daha sofistike!

Evet konvansiyonel savaş, yeni robot teknolojileri ve yapay zeka ürünleriyle her zaman önemini koruyacaktır. Ve fakat gerektiği yerde gerektiği kadar kullanılmakta.

Üçüncü Dünya Savaşı, belki de başladı.

Buna ne dersiniz?

Ekonomi, sanal dünya, ilaç, virüs vs. pek çok şey, savaşın yeni bir yöntemi olabilmekte.

Dünya ölçeğinde emanetçi yerel güçler ve terör örgütleri üzerinden sürdürülen güç çekişmeleri yer yer devletler arası konvansiyonel savaşlara dönüşmekte. Karabağ, Libya, Suriye, Doğu Akdeniz bunun en bariz örneği. Ve bu olanların hepsi bizim yanı başımızda ve bizimle direkt ilişkili cereyan etmekte.

Türkiye’nin tek parti döneminde olduğu gibi içine kapalı bir dış politika yürütme gibi bir durumumuz olamaz.

Hamle yapmayan, bitirilecek! Bu çok açık.

İşte bu süreçte, dikkat çekmek istediğim husus; biz dünya devleriyle sahada mücadele ederken, devlerin içimizi oymakla da meşgul olduğu.

Daha açık konuşalım.

Geçtiğimiz günlerde ABD, ceddimizi Ermenilere soykırım yapmakla itham etti.

Bu itham, bir iftira olmakla birlikte hiçbir tarihi ve hukuki temeli olmayan bir uydurmadır.

Tamamen hasmane duygularla ortaya konmuş bu ifade, Karabağ’ın hıncını almaktan başka bir şey değildir.

Peki bu süreçte, Türkiye tek yürek olabildi mi?

Ben buna kocaman EVET, diyorum.

Ama içimizde bir tane bityeniği mevcut. Buna dikkat etmeli. Bu bityeniği dediğim şey aslında Ermenilere diaspora ve “soykırım” fikrini veren, bu kavramı oluşturan zihniyetin bir yansımasıdır. Bu meseleyi sadece dışarıda değil Türkiye’nin içinde de pişirmekteler.

Bu bityeniği nedir, kimdir? HDP’nin ta kendisidir.

HDP, daha önce de olduğu gibi her fırsatta Ermenistan’ın yanında hizalanmakta. ABD’nin sözde soykırım çıkışının ardından HDP bu söylemi onaylayan bir bildiri yayınladı. Yani Osmanlı Devleti’ne iftira atan, Ermenilerin zulmüne uğrayan Kürt yurttaşlarımıza ihanet eden bir pozisyon aldı.

HDP’nin ihaneti; Osmanlı Devleti’ne, Türkiye’ye ve Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan tüm halkımızadır.

Bu adımın ardından HDP, sözde soykırım iddialarını kınayan TBMM bildirisine de red oyu verdi. HDP nedeniyle, Meclisimizde soykırım iftirasına tam sayıyla cevap veremedik. Bu durum can acıtıcıydı.

HDP’nin Ermenistan yanlısı tavrı çok eskilere dayanır ama Karabağ’ın işgalden kurtarılma sürecini hatırlamak yeterli olacak.

Hatırlayın! Daha dün Ermenistan, Azerbaycan’ın pek çok sivil yerleşim yerlerini füzelerle vurdu. Sivil katliamlar yapan Ermenistan’ı yüce Meclisimiz kınadı ve açıklama metninde sadece tek bir tane partinin imzası yoktu. Tahmin etmek zor değil; HDP’nin.

HDP’nin misyonunu değerlendirdiğimizde duruşuyla örtüşüyor.

Karabağ mücadelesinde PKK militanları Suriye’den Ermeni saflarına taşınmamış mıydı?

Adeta PKK ile ASALA kardeş iki terör örgütü.

Ne de olsa tasmaları aynı yere bağlı.

Emperyalistlerin piyonları olan bu kuklalara dikkat etmeliyiz. HDP, net duruşunu sergilemiştir. HDP, Türkiye’nin karşısında hizalanmış ve terör örgütüyle birlikte hareket eden çok tehlikeli bir yapıdır.

Tehlikeli oluşu, sinsiliğinden kaynaklanıyor.

Çeşitli argümanlarla, kılıktan kılığa girerek halkımızın bir kısmının aklını çelmeyi başarıyor ne yazık ki.

Çağrım tüm siyasi partilere…

Çağrım, tüm vatan ve bayrak sevdalılarına.

HDP, yalnızlaşmalı.

HDP, maskesini indirdi. Buna rağmen onun yanında duran, onun gibidir.

Vatan ve bayrak savunması sadece cephede olmaz.

Siyasette, sivil toplumda, akademide, medyada bu bityeniği ile mücadele etmeli ve kandırılan vatandaşlarımızı milli duruşun safına çekmek mecburiyetindeyiz.

Bu kavga, partiler üstü bir yaklaşım gerektirir. Aksini düşünmek, küçük adamların işidir.