Brüksel’de hafta başında yapılan NATO zirvesinde birliğin gelecekteki durumu hakkında son derece önemli konular üzerinde görüşüldü.

NATO’nun geleceğiyle ilgili konuların yanında liderlerin baş başa yaptığı görüşmelerinde yansımaları oldukça gündemi ısıtmış durumdadır.

Genel olarak Çin’in dünyanın her alanda süper ve önemli bir gücü haline gelmesinin dengelerin şaşmasına sebep olacağı vesilesiyle üzerinde hassasiyetle durulan bir konu oldu zirvede.

Çin konusunun yanında Rusya’nın da birtakım önlemler paketiyle karşı karşıya kalmasının NATO üyesi ülkelerin hareket alanlarını daha da rahatlatacağı düşüncesi zirveye damgasını vurmuştur.

Her iki ülkenin durumu özelde ülkemizi genelde de dünya ekonomisini, siyasetini, iklim değişimini ve hatta sağlık yapısını bile etkileyebilecek durumda olduğu için zirvede en çok konuşularak üzerinde tartışmaların yaşandığı ana konu olarak NATO zirvelerinin tarihine geçmiştir.

NATO zirvesinde ülkemizi yakından ilgilendiren ve aylardır üzerinde durulan en önemli görüşmenin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında yapılan zirve olduğu bir gerçektir.

Özellikle yapılacak görüşme öncesinde gerek bizim tarafımızdan gerekse de ABD tarafından verilen mesajlar son derece pozitif yöndeydi.

Bu yönde verilen mesajlar sebebiyle piyasada ki beklentilerde olumlu yönde oluşarak finansal piyasalarda döviz ve altın tarafında iyi fiyatlamalar gelmeye başladı.

Görüşme öncesinde yapılan açıklamaların olumlu olması uzun zamandır ülkemiz ile ABD arasında yaşanan F-35 ve S-400 gibi meselelerin sanki çözülebileceği mesajının alınmaya başlamasının ön ayağını oluşturdu.

Ama böyle kritik zirveler öncesinde kullanılan dil her zaman olumlu ve yapıcı olur.

Piyasa aktörlerinin bu gerçeği bilerek aslında bir beklentiye girmesi görüşme sonrasında beklentileriyle negatif anlamda yüzleşmelerinin önüne geçebilir.

Çünkü taraflar istediklerini koparabilmek için bir araya gelmeden olumlu sinyaller vererek bir anlamda arzu ettikleri ortamı oluşturmak isterler.

Toplantıda ise istekler karşılıklı olarak kendi menfaatleri ön planda tutularak gündeme gelir.

Zirve sonrasında yapılan açıklamalardan sonra ise piyasaların beklentilerinin karşılanmadığının anlaşılması ile hemen olumsuz sinyaller maalesef alınmaya başlar ki salı günü piyasaların açılmasıyla bu bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Özellikle F-35 ve S-400 konularında istediğimiz noktaya karşı tarafın gelmemesi uzun süredir devam eden bu sorunların çözülemediğini piyasalara anlatmış ve tepki de olumsuz olmuştur.

Belirsizlik ortamında piyasaların vereceği tepkiler her zaman bu yönde olmuştur da zaten.

Bundan sonraki süreçte bugün FED’in ABD tahvilleriyle ilgili açıklayacağı faiz kararının yanında yarın TCMB’nin faiz kararı da piyasaların izleyeceği yön anlamında çok ama çok önemli ipuçlarını barındırmaktadır.

ABD tahvil faizlerindeki yaklaşık yüzde 3.5 dolayındaki artış ülkemizde de doların ateşini ısıttı ve böyle giderse de ısıtmaya devam edecek gibi durmaktadır.

Dünyadaki hassas dengeleri iyi kavrayarak piyasaların beklentilerinin hangi yönde olduğunu tahmin ederek yolumuza devam edebilirsek piyasa mekanizmasının bizi ezmesine müsaade etmeyiz.

Aksi olduğunda ise bu mekanizma bizi ağır hasarlara itebilir. O yüzden akılcıl hareket etmeli ve önümüze bakmalıyız.