İsrail’de 12 yıllık Binyamin Netanyahu dönemi geçenlerde sona erdi ve Naftali Bennett başkanlığındaki koalisyon hükümeti Knesset’ten güvenoyu alarak göreve başladı.

Netanyahu’nun koltuğunu kaybetmesi iyi bir şey olsa da İsrail’de yaşanan görev değişikliklerinin Filistinliler açısından çok fazla bir anlamı yok.

Çünkü İsrailli liderler aralarındaki görüş ayrılıklarına rağmen işgalle ilgili konularda bir şekilde anlaşıyorlar.

Daha da ötesi gelen gideni aratıyor ve İsrail toplumu her geçen gün aşırılıkta adeta bir üst seviyeye çıkıyor.

Doğu Kudüs’ün işgalinin yıldönümü vesilesiyle Yahudi yerleşimcilerce düzenlenen “Bayrak Yürüyüşü” adlı provokasyon bu yıl gecikmeli olarak sahnelendi.

Dünyanın çeşitli bölgelerinden gelerek Filistinlilerden gasp edilen topraklara yerleşen kadınlar, erkekler ve çocuklar ellerinde İsrail bayraklarıyla Kudüs caddelerinde yürüdüler ve gösteri yaptılar.

Bu arada da Peygamber Efendimiz’e (s) hakaret ederek “Araplara ölüm” sloganları attılar.

İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskı, zulüm ve işkenceye yönelik eleştirilere anında “antisemitizm” damgası vuranlar Kudüs’teki gösteriden fışkıran kin ve nefreti her zaman yaptıkları gibi yine görmezden geldiler.

“Birçok Arap öldürdüm ve bunda herhangi bir problem görmüyorum” diyen Bennett, bir başka coğrafyada yaşayan ve aynı şeyi Yahudiler için söyleyen bir politikacı olsaydı acaba başbakanlık koltuğuna oturabilir miydi?

Bu sorunun cevabının “Hayır” olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bennett başkanlığındaki hükümetin göreve başlamasının ardından İsrail ordusu ateşkesi ihlal ederek Gazze Şeridi’ne yeniden hava saldırıları düzenlemeye başladı.

Saldırıların bahanesi, Filistinlilerin Kudüs’teki “Bayrak Yürüyüşü” provokasyonuna tepki olarak Gazze Şeridi sınırında uçurttuğu içi yanıcı gaz dolu balonlar.

Üç-beş balona karşı hava saldırıları…

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne düzenlediği son saldırılar, şiddet ve aşırılık yanlısı yeni başbakanın gövde gösterisinden başka bir şey değil.

Naftali Bennett kendince Filistinlilere gözdağı vermeye, İsraillilere de ne kadar güçlü ve kararlı olduğunu ispat etmeye çalışıyor.

Saldırılar ateşkesin ne kadar gevşek bir zeminde durduğunun da göstergesi.

Mevcut koşullarda Filistinliler ve İsrail arasında uzun vadeli kalıcı bir ateşkes pek mümkün değil.

İsrail ordusu ve Filistinli direniş grupları arasında yaşanan son savaş Kudüs’teki gerginlik sebebiyle patlak vermişti.

İşgalciler Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme planlarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekler.

Geçenlerde sahnelenen “Bayrak Yürüyüşü” provokasyonu bunun kanıtı.

Ellerinde İsrail bayraklarıyla gösteri yapan işgalciler bir yandan Filistinlilere “ikinci bir Nekbe yaşayacakları ve kendilerini mülteci kamplarında bulacakları” yönünde tehditler savururken diğer yandan da “Suudi Arabistan bizimle, Fas bizimle, Lübnan bizimle” diyorlardı.

Fakat hiçbir hava savunma sisteminin olmadığı Gazze Şeridi’ndeki sivil yerleşim alanlarını vahşice bombalamaktan başka bir şey yapamayan işgalciler o saydıkları dostlarına fazla güvenmesinler.

Çünkü onlar da koltuklarını korumak için İsrail’den medet umuyorlar ve Filistin’de kapsamlı bir intifada başlarsa ortadan kaybolabilirler.