Suriye veya dünyanın başka yerlerinden Türkiye’ye sığınan milyonlarca insan var. İnsanlar canlarını korumak için ülkelerinden kaçmış ülkemize sığınmışlar. Çoğu kıt kanaat geçiniyor. Evinde bir lokma ekmeği olan çoğunlukla başını bile dışarı çıkarmaya korkuyor. Özellikle Suriyeliler, bir tas çorbası olan o bitmeden göze görünmemek adına evine kapanıyor.

Ev sahiplerinin hışmına uğramamak adına ne gerekiyorsa yapıyor. Biz ne yaptık onlar için? Oturulmaz durumda, ahır pozisyonundaki evlere astronomik kiralar istedik, önümüze her geldiklerinde illa canlarını okumaya ant içtik. Dünyaları zaten zalim bir rejim tarafından daraltılmış insanların hayatının yaşanmaz hale getirmek için ne gerekiyorsa yaptık. Bazı siyasi partiler iktidara gelmeleri halinde onları geri göndereceklerine dair beyanlarda bulundular, biraz daha ileri giderek ırkçı söylemlerle onları tahkir ettiler. Etmeye devam ediyorlar.

Bot hesaplarla sosyal medyada gündem oluşturup, yaptıkları ırkçılıkla da gurur duyuyorlar. Hele bazısı televizyon programlarına çıkıp neredeyse asacağız, keseceğiz demeye getiriyorlar. Birçok beyanatı dehşetle izliyoruz. Türkiye’nin güvenliği nereden başlayıp nerede bitiyor diye sorsan kendi sınırından ötesini bilmeyen, dünyanın daracık bir alandan ibaret olduğunu sananlar var. Her şeyin üç beş gariban Suriyeli veya Afgan yüzünden başına geldiğin sana bir güruh. Haksız değiller inandıkları siyasetçiler bu insanları suçlu ilan etmişler. Tek suçlu. Çünkü dünyayı yakıp yıkan bu garibanlar. Ekmeklerini ellerinden alan bu garibanlar.

Evlerinden neredeyse bir elbise ile çıkmış bir lokma ekmeğe muhtaç, ellerine gözelerinin en masum haliyle yalvarır bakan bu masumlar suçlu. Suriye’de yıllardır bu insanların kanını emen vampir Esed’in ortakları Rusya, İran ve Çin’in, Binlercekm öteden gelmiş petrol avcısı ABD’nin hiç suçu yok, Savaşın ortasında bir Esed’e bir Daeş’e bir YPG’yeçimento satan Fransız’ın hiç suçu yok. Suriye içinde asker bulunduran 52 ülkenin ne aradığını da soran yok.

Varsa yoksa evinden edilmiş garibanı hedef alıyorlar. Suriyeliler plaja gitmiş, Suriyeliler markete gitmiş, Suriyeliler birazcık daha iyi bir ev kiralamış, olur mu canım, biz izin verdik mi! Zaten onlar mülteci asla olamaz, onların gidebileceği tek yer kamp, kamp… Afganlar mı geliyor, neden acaba? 40 yıldır savaşın içinde ne olduklarını bilmeyen, birçoğu savaşla doğmuş savaşla yaşamış ama artık çocuklarımız savaşla ölmesin gerekirse yolda ölsün ama savaşla ölmesin, kimseye askerlik yapmasın diyen annelerin yüreğine taş basarak binlerce km yürümesine göz yumarak yola çıkardıkları gencecik çocuklar…

Çoğu ergen yaşta henüz 18 bile değiller. Bir karanlığa yürüyen ama umut için yola çıkmış gençler. Annelerinin bağrından kopmuş, babalarının duasından başka şeyi olmayan gencecik insanlar. Rahat olun, onlara en sert ırkçı kimliğinizle muamele edebilirsiniz. Kimse size bir şey demeyecek. Hatta soru bile sormayacak. Kininizi kusun, rahat rahat kusun. Sosyal medyalarınızda sahte hesaplarınızla kin kusturun. Hatta gerçek hesaplarınızla, sorun yok. “Ülkemde sığınmacı istemiyorum” deyin. Kusun ne varsa içinizde kalmasın. Ne de olsa siyasileriniz öyle bir yol çizmiş size.