Uzun bir kurban bayramı tatilinden sonra tekrar insanlar rızıklarını kazanabilmek adına işlerine döndüler. Uzun bir tatil diyoruz çünkü kimileri 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günümüz ile aradaki 16 Temmuz Cuma gününü de birleştirerek 11 gün; kimileri ise 17 Temmuz Cumartesi gününden itibaren 9 gün; kimileri ise yıllık izinlerini de 26 Temmuz dan itibaren kullanmak üzere çok daha fazla sayıda gün olmak üzere an itibariyle hala tatillerini yapmakla zamanlarını geçirmekteler. Bir taraftan tatil yapılırken diğer taraftan ekonomi tüm çarklarıyla işlemeye devam ediyor aslında.

Yani üretim yapılıyor, tüketim zaten yoluna devam ediyor ve hayatın içerisinde kendine biçilen rolü aslına uygun olarak oynuyor ekonomi. Tatil dönemlerinde insanların tüketime yönelik hareketleri son derece yoğun olduğu için de giderler gelirlerin üzerinde seyrediyor. Fakat bizim gibi gelişmekte ülke ekonomilerinin sağlam bir şekilde ayakta durabilmeleri ve gelişmiş ülke ekonomilerine geçiş yapabilmeleri için üreterek yollarına devam etmeleri gerekiyor. Yani biz ülke olarak çok fazla tatil yerine çok daha fazla çalışmak ve çok daha fazla üretmek zorundayız.

Bunu yapmaz ve tüketmeye bu hızla devam edersek yarınlarda ortaya çıkabilecek ekonomik bir krizi atlatmakta çok ama çok fazla zorlanırız. Dünya’da bu kadar uzun tatillerin yapıldığı ülkelere rastlamak çok mümkün değildir. Ayrıca hem uzun tatillerin hem de yıl içerisinde farklı zaman dilimlerinde ki tatiller ile toplamda bir yılda bu sürelerde tatil yapan ülke sayısı yok denecek kadar azdır.

Bu noktada şu soruyu sormadan geçemiyorum; biz millet olarak tatili seviyor muyuz yoksa uzun tatiller ile çalışmaya daha az zaman ayırmamız birileri tarafından mı isteniyor? Sorunun cevabı ne olursa olsun biz az dinlenmeli çok çalışmalıyız ki daha sağlam ve daha güçlü adımlarla yolumuza devam edebilelim değilse en ufak rüzgarlardan bile etkilenen bir ekonomi gemisi ile yol almak durumunda kalırız ki bu kimsenin tercih etmeyeceği bir ulaşım aracı olacaktır. Her zaman tükettiğimizden daha fazlasını üretmeliyiz ki bilançomuz artıda yoluna devam etsin.

Kazandığımızdan daha azını harcamalıyız ki zor günlerde cebimizde harcayabileceğimiz bir birikimimiz olsun. İhracatımızı artırmalı, ithalatı azaltmalı, gerek kamunun gerekse de özel sektörün borç yapılarını kontrol edilebilir seviyelerde tutmalıyız ki ekonomimizin çarkları güçlenebilsin. Kamuyla ilgili harcamalarda hassasiyet çok ama çok yüksek seviyelerde olmalı ki milli ekonomimizin finansal gücü en üst noktalara kadar tırmanabilsin.

İstisnasız herkes ve her işletme sorumluluklarının bilincinde olarak hareket etmeli ve güçlü ekonomik yapılanmaları nasıl oluşturmalı noktasında üzerine düşeni fazlasıyla yapmalıdır ki her alanda güçlü bir ekonomik temel üzerinde hareket edilsin. Dünya piyasalarının gerçeklerinden uzak kalmadan hareket alanları inşa edilmeli ve bu alanlarda ki oyuncuların güçlü olabilmeleri için her türlü kuvvetlendirici girişimden kaçınılmamalıdır. Kısacası ülkemiz için az dinlenmeli çok çalışmalıyız