Kültürü turizmin emrine vererek, ülkeye gelecek turist sayısını arttırabilmek için etinden, sütünden yününden faydalanılacak bacasız sanayi ve döviz kaynağı haline getirince ortaya çıkan pespaye manzaradan şikâyet etme hakkımız da kalmadı.

Hal böyle olunca yeni bir nesil yetiştirme iddiamız da yamalı bohça gibi; ortalarda ve doğuda; yerli, milli, milliyetçi ve muhafazakâr, sahil bandında; vur patlasın çal oynasın…

Kültür ile turizmi bir bakanlık çatısı altında tutmak isteyenler; kültürü sanat ve estetiğin ve kadim değerlerin insanda maddi ve manevi müspet tezahüründen ziyade arkeolojiden, antikadan ve kültür varlıkları üzerinden değerlendiriyor.

Hâlbuki kültür ile turizm birbirinden ayrılmalı derken biz kültürün, 40 metre olan dere yatağını 15 metreye indirmenin büyük bir yanlış ve ileride bir faciaya dönüşeceğini idrak edecek ferasette insan yetiştirmek olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

Yani kültür derken bir seviyeye, ahlaki tekâmülün zirvesine işaret ediyoruz.

Kem alet ile kemalat olmaz; Kültürün, Turizm Bakanlığından ayrılmasını, müstakil bir bakanlık olarak asli vazifesinin de kültürlü ve ahlâklı nesiller yetiştirmek şeklinde kurumsallaşmasını teklif ediyoruz.

Esasen kültürün 1960 yılında olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması elzemdir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın iş hacmi ve hantal teşkilat yapısı bunu mümkün kılamamaktadır.

Nitekim istifa eden Milli Eğitim Bakanı, demek istediklerimizin hal tercümesidir.

Nedense kültür, cumhuriyet tarihi boyunca bir oraya bir buraya savrulmuştur.

1976’da Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile birleştirildi.

Aynı yıl Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’ndan ayrılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı, adı da Kültür ve Milli Eğitim Bakanlığı oldu.

Bu birleşmeden netice alınamayınca Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılan Kültür Bakanlığı, 1983 yılına kadar müstakil bir bakanlık yapıldı.

Bülent Ulusu Hükümeti Turizm Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nı tekrar birleştirdi.

1989’da yeniden ayrılarak yine müstakil bir bakanlık oldu.

AK Parti hükümeti de 2003’te bakanlık sayısını azaltmak için yeniden kültür ile turizmi bir bakanlıkta birleştirdi.

Bunun sebebi turizmin gelişen ve döviz getiren bir sektör olarak kültürün nimetlerinden yararlanmasını sağlayabilmek olmasına rağmen uygulamada kültür mü turizmin nimetlerinden, yoksa turizm mi kültürün nimetlerinden faydalanıyor tam olarak anlaşılamadı.

Turizmi deniz, güneş ve kum olarak görenler, kültürü de turistleri karşılamak için kılıç kalkan gösterisi yapan folklor ekibi olarak telakki ediyor.

Türkiye’de ortalama kültür seviyesi, yayıncılığın, tiyatronun, müziğin, sinemanın, güzel sanatların meseleleri, kısaca insanımızın hali ortadayken, kültür üzerinden döviz hesabı yapmak çok büyük bir yanlıştır.

Meseleyi, ‘turist döviz bırakır, kültür karın doyurmaz’ seviyesinden yukarılara çekmenin vakti geçeli çok ama çok olmuştur.

Nesillerimizin selameti için, kültürümüzü turizmin esaretinden ve kapıkulu olmaktan kurtarmalıyız.

Hem de hemen şimdi…