Amerikan uçağının kanatlarına tırmanan Afganlar yüreğimizi dağladı. Adeta celladına âşık olmuş uşakların son çırpınış görüntüsü... Ne yaman çelişkidir yanlışlardan birini seçmek zorunda kalmak. Ne uçağı durdurmaya çalışanları kınayabiliyoruz ne de silahlarıyla cumhurbaşkanlığı sarayına giren ne yapacağını bilemeyen adamların verdiği havayı… Bu tükenmişlik halinden yeni bir huzurlu devlet çıkar mı, hiç emin değilim. 40 yıldır İslâmî bir devlet kurmanın peşinde olanların bu kadar zaman içinde geleneksel kıyafetler içinde eli silahlı kişiler olmaktan öteye bir şey yaptıklarını söylemek çok zor.

Bu tablo medya için iyi bir magazin malzemesi oldu. Koca ülkede yaklaşık yarım yüzyıldır yaşanan dramı bir görüntü üzerinden okumak birçok gerçeği görememeyi de beraberinde getiriyor. Hele Amerikalılar için bulunmaz bir hazine bu fotoğraf. Kitlesel katliamlara, acı ve yıkımları perdelemek için “Bakın biz bu ülkeye demokrasi getirecektik ama bu insanlar istemiyorlar” diyerek ülkeden ayrılıyorlar. Dünyaya da biz yokuz biraz da siz uğraşın mesajı veriyorlar. 20 sene önce şaibeli bir 11 Eylül saldırılarından sonra "Coni evine dönmek zorunda kalıyor”. Amerika her işgal ettiği ülkede filin zücâciye dükkânına girmesi gibi her yeri berbat ettikten sonra “go home” yapıyor.

Amerikalılardan önce Ruslar komünizm getirmek üzere Afganistan’a girdiler. 1979’da Babrak Karmal denen “komünist” ülkeyi yönetemeyeceğini anlayınca Rus efendilerini ülkeye davet ederek işgale sebep oldu. Hırsız içeriden olunca kapı kilitlenmenin anlamı olmaz. Yönetimine sahip çıkmasını beceremeyen her manada cahil halk, bu sefer tarihten gelen ferasetiyle Rus ayısına karşı bayrak açtı. Afganlılar dünyanın gidişatına ayak uyduramamış, yönetimine sahip çıkacak birikim ve donanıma sahip olamamışlardı. Ancak tarihi ve manevi metinleri 200-300 yıl önceki gibi yorumlayan medrese hocalarının öncülüğünde mücadelelerini sürdürdüler.

Ve sonunda Ruslar gitmek zorunda kaldılar. Afganistan’ın sert coğrafya ve insanına karşı direnemediler. Zaten 1990’larda adı Sovyetler Birliği olan Rus emperyalist-faşist yönetimi de tarihin çöplüğünde acı hatıralarla yerini aldı. Ortak düşman olan Ruslar gitti fakat savaşmaktan başka bir şey bilmeyen adlarına “mücahit” dediğimiz adamlar bu sefer birbirleriyle savaşmaya başladılar. Bu gruplardan biri olan talebenin çoğulu olan “Taliban” güçlenerek sahaya çıktı. Yüzyıllar öncenin usul, esas ve metodolojisiyle medrese eğitimi alan gençler bu hareketin merkezini teşkil ediyor.

Amerika’nın müdahale ettiği her yerde kan ve gözyaşı oldu. Büyük katliamlar yaşandı. İnsanlık suçu işlendi. Şimdilik Amerika’dan hesap soracak bir mekanizma yok; ancak bu olmayacak anlamına gelmemeli. Hakeza Rusya’nın da Amerika’dan geri kalır tarafı yok. Gün olur devran döner adaletli bir dünya düzeninde bu insanlık suçlarının hesabı sorulur.

Afganistan’da yönetimi devir alan Taliban’ın da şu iyi anlaması lazım. Sarık, şalvar, sakal ve mavzerle devlet olunmuyor. Tarih ve değerlerin yanı sıra insanlığın tecrübesini de dikkate alacak bir sistem ortaya koyabilirlerse Afganlılar daha huzurlu bir dünyada yaşayabilirler.