Ankara son günlerde bir yandan Afganistan’daki gelişmeleri yakından takip ederken diğer yandan çok önemli konukları ağırladı.

Önce Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabet ederek Türkiye’ye resmi ziyarette bulundu.

Sonra Etiyopya Başbakanı Abi Ahmed Ankara’ya geldi.

Bu arada sürpriz bir ziyaret daha gerçekleşti.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed el-Nahyan, Beştepe’de Erdoğan tarafından kabul edildi.

Ömer el-Beşir’in devrilmesinden sonra soğukkanlı ve akılcı bir politika takip ederek Sudan’la ilişkilerini sabırla sürdüren Türkiye, bugün o politikanın meyvelerini alıyor.

Darbenin ardından uzun bir süre Ankara’ya mesafeli duran askeri yönetim, tamamen Kahire’nin ekseninde hareket etmenin Sudan’a zarar vereceğini fark etmiş olmalı ki, Türkiye ve Mısır arasında denge kurmaya çalışıyor.

Ankara, yakın zamana kadar Kahire’yle ve Riyad’la ilişkilerinin düzelmesi için ciddi girişimlerde bulundu ve hatta bu konuda oldukça istekli göründü.
Fakat karşı taraftan beklenen adımlar gelmedi.

Daha da ötesi Türkiye’nin ilişkileri düzeltme arzusu bir tür “zayıflık” ve “mecbur kalmışlık” olarak yorumlandı.

Ankara’nın yapması gereken Mısır’a ve Suudi Arabistan’a kapılarının açık olduğunu gösterdikten sonra daha fazla ısrarcı olmamak ve bölgede kendisiyle çalışmak isteyen diğer ülkelerle yoluna devam etmekti.

İşte şu an tam olarak bu yapılıyor.

Nil Havzası’nın iki önemli ülkesi Sudan ve Etiyopya’yla ilişkilerimizin gelişmesi belki Kahire’nin de aklını başına getirir.

Mısır’la ilişkilerimizin düzelmesini elbette isteriz fakat Kahire gönülsüz davranırsa kapısında yalvaracak değiliz.

Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı ve haklarımızı Mısır’la deniz sınırı anlaşması yapmadan da koruyabiliriz.

Tahnun bin Zayed el-Nahyan’ın Ankara ziyareti ise son derece kritik.

BAE, Arap Baharı devrimleri patlak verdiğinden beri Suriye’den Libya’ya tüm bölgede Türkiye’ye hep düşmanca yaklaştı.

FETÖ’nün hain darbe girişimini destekledi.

Fakat hiçbirinden sonuç alamadı.

Tam tersine ABD’de başkanlık seçimini Joe Biden’ın kazanması, Riyad ve Abu Dhabi arasında kriz belirtilerinin ortaya çıkması, Suudi Arabistan-Katar ve Mısır-Katar ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesi gibi gelişmeler sonucu yalnızlaştı.

Abu Dhabi, İsrail’le kurduğu yakın ilişkinin de çok fazla işe yaramayacağını, hatta yarardan çok zarar getireceğini gördü.

Geçen ay “Acaba Türkiye’nin kapısını ilk önce kim çalacak?” diye sormuştum ve kişisel kanaatim BAE’nin Ankara’yla ilişkilerini düzeltmek için Suudi Arabistan’dan daha hızlı davranacağı yönündeydi.

Çünkü BAE yönetimi pragmatik davranıp keskin dönüşler yapabiliyor.

Onca şeyden sonra ülkenin iki numaralı isminin Ankara’ya gelerek Türkiye’ye çok büyük yatırımlar yapacaklarını söylemesi bunun en güzel kanıtı.

Ankara ve Abu Dhabi arasında devam eden görüşmeler başarıyla sonuçlanırsa her iki tarafın da yararına olacak.

Türkiye’nin Körfez ülkelerinden Katar, Kuveyt ve hatta Umman ile arası gayet iyi.

BAE’yle ilişkileri düzelirse son dönemde Riyad’dan çok Abu Dhabi’yle birlikte hareket eden Bahreyn de onu takip edecektir.

Gerisini de artık Suudi Arabistan düşünsün.