“Sahip olduklarımızın ne kadarının kıymetini biliyoruz?” diye bir sual var aklımda. Şimdi değil aslında çok kere, pek çok kere kendime soruyorum ben bunu. Cevabını verdikçe hem utanıyor hem de üzülüyorum. Zira beklediğim, istediğim ve olması gerektiğine inandığım cevaplar değil bunlar.

Oysa ne kadar çok şey var kıymetini bilmediğimiz ve ne çok insan var kıymet bilmeyen. “Kıymet” deyince de aklıma Kemal Paşazade’ninçok güzel bir beyit geliyor her seferinde;

Altın ile mizanda bir gelse dahi zeng

Sıklette bir olmak ile kıymette bir olmaz

Ne hoş ne güzel. Altın ile demir terazide aynı gelse de ağırlığı aynı demek aynı kıymette demek değildir diyor. Varın siz bunu onca şeyle kıyaslayın. Her gördüğünüzün adı insandır mesela ama her insan aynı kıymette değil ki. Ya da ne bileyim her baktığınız göz yakmaz mesela ta içinizi. Duyduğunuz her ses gönlünüzü ferahlatmaz…

Farkına varmadığımız, kaybetmeden varlığını anlamadığımız o kadar çok şey var ki düşündükçe “evet bu da var” diyor insan. Fark ettikçe de şükretmeye yaklaşıyor. Bana kalırsa şükrün ilk kertesi farkına varmak olmalı. Bir damla suyun, bir tek nefesin, gözünüzün içine bakan bir masum gözün, her sabah görebildiğiniz bir temiz yüzün farkına varmak bunlar için şükrediyor olmanın ilk anı bence.

İşte belki de biz tam da şu çağda bundan mahrumuz. Farkına varmıyoruz. O kadar çok rengi var ki dünyanın gözlerimize çalınan asıl görmemiz gerekenleri, hep yanı başımızda olanları ve onlar olmazsa yarım, eksik, noksan kalacaklarımızı görmüyor, bilmiyoruz. Oysa ne acı; bizim “hiç” dediklerimize “şükür” ve hatta “bin şükür” diyecek insanlar varken.

Bir de bütün bunların farkına varıp da kıymetini bilmemek var. “Nankör” olmak deniyor buna. Çok kullanıyor ama belki de aslını bilmiyoruz. “Nankör” aslında iki kelime. “Nan” ve “kör” yan yana gelince bambaşka bir kelime çıkıyor ortaya. İkisi de Farsça asıllı kelimeler. “Nan” ekmek demek, “kör” kelimesinin manasını da zaten biliyoruz. Böyle bakınca “ekmeği görmeyen” gibi bir manaya geliyor ama aslında “kıymet bilmeyen, kendine verileni görmeyen” gibi anlamları var. Bir de sözlüklerde geçen şöyle bir karşılık var ve bence çok çarpıcı; kâfir-i nimet…

Neyse… Bir garip hal işte bu yaşadığımız. Bakan görmüyor, gören bilmiyor, bilen demiyor. Ama bir başkaları da var ki var olanı paylaşıp yok olana bile şükrediyor.

Ve şöyle bir söz geliyor hatırıma kimden duydum, nerede okudum bilmiyorum. Belki de ben yazmışımdır:

“Kör ol da nankör olma.”