Bir süre önce Çin’in Hegemon mücadelesinde ABD’ye alternatif olabilir mi sorusuna gerekçeleriyle olumsuz yanıtını vermiştim. Bugün de o argümanlarımı daha da genişletmek istiyorum. Hegemon potansiyeli taşıyan bir devlet her şeyden önce kendi içindeki problemlerini büyük ölçüde çözmüş olmalıdır. Başta Doğu Türkistan olmak üzere ülke içerisindeki en temel sorunları çözememiş Çin, ekonomik olarak ABD ile yarışır düzeyde olsa bile her yönüyle gelişmiş ülke statüsüne terfi edecek vizyona sahip değildir.   

Farklılığa tahammülsüzlük

Çin’de uzun yıllardır yerleşmiş yönetim anlayışına göre farklı olan her şey tehlikelidir. Doğu Türkistanlı uzmanlarla görüşmelerimde aldığım bilgilere göre Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamalarının temelinde kendi dışındaki farklı inanç, kültür vb. uygulamalara karşı göstermiş olduğu hoşgörüsüzlük yatmaktadır.  

Dünya basınına kapalılık

Bugün Doğu Türkistan’ın dünya ile iletişimi neredeyse tamamen kesilmiştir. BM gibi uluslararası toplumun itirazlarına rağmen Çin, bu yöntemle Doğu Türkistan’daki şiddet uygulamalarını dünyadan gizleyebileceğini ummaktadır. Veyahut gelecek tepkileri umursamamaktadır. Bölgeden görüştüğüm kişiler internetin kontrol altında tutulduğunu, sosyal medya kullanımının neredeyse tamamen devletin kontrolünde olduğunu bildiriyorlar. Telefonlardaki casus uygulamalarıyla takipler yapılarak halkın homojen bir yapıya kavuşturulmasının amaçlandığı anlatılıyor.    

Bölgenin önemi

Doğu Türkistan olarak bilinen Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Bir Kuşak Bir Yol projesinin üç önemli güzergâhının buradan geçiyor olması nedeniyle jeostratejik öneme sahiptir. Bölgenin birçok ülkenin sınır komşuluğunun kesişim noktasında olması Çin’in hassasiyetini daha da artırmaktadır. Petrol ve doğalgaz açısından da zengin olan coğrafyanın dağlarla çevrili oluşu ve ülke güvenliğinin nispeten rahat sağlanabiliyor olması da bölgenin önemini artırmaktadır. Bu kadar kritik düzeyde önemli görünen bölgede halkın kontrol altına alınabilmesi için her türlü şiddet uygulamaları yapılırken, bölge halkından aldığımız bilgilere göre bir nevi demografik asimilasyon ve soykırım uygulanmaktadır. Bu sebeple şiddetten kaçan yüzbinlerce insan dünyanın birçok ülkesinde yaşam mücadelesi veriyor.    

Diasporanın Çin’in imajına etkisi

Farklı ülkelerde yaşayan Uygur nüfusu Çin’in siyasi baskı ve şiddet uygulamalarından dolayı yurtlarından kaçtıklarını yayarak dünya kamuoyunda Çin’e karşı bir bilinç oluşturmaya çalışıyorlar. Birçok ülke kendi parlamentolarında Çin’e karşı tepkilerini dile getirdi. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Dernekleri gibi birçok organizasyon Doğu Türkistan’da yaşanan Çin baskısına dikkat çekerek Uygur halkının ciddi insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarını deklare ettiler.

Güç mücadelesi

Çin’in ekonomik büyüklüğü sebebiyle dünya ile kurmuş olduğu ticaret ağı uyguladığı şiddet politikalarına uluslararası toplumun gerekli tepkiyi tam olarak vermesine engel oluyor. BM açısından bile etkin müdahale ile karşılaşılmaması Çin’in Güvenlik Konseyi üyeliğinden kaynaklanıyor. Diğer taraftan başta Amerika olmak üzere Batı Bloku’nun Doğu Türkistan meselesini Çin ile rekabetinden dolayı gündeme getirdiği yorumları da yapılıyor. Bu böyle olsa bile sonuçta Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramı ortadan kalkmıyor. Tam da bu sebepten insani olarak durumun vahametinin her platformda dile getirilmesi zorunluluk halini alıyor.