1980’li yıllarda ülkemizde ilkokul çocuklarına sosyal bilgisi derslerinde dünyada ürettiği tarım ürünleriyle kendi kendine yeten yedi ülkeden birisinin Türkiye olduğu bilgileri verilirdi.

Bulunduğumuz coğrafya ve jeopolitik konumumuz bizi tarım üretiminde çok iyi noktalara getirmişti o yıllarda.

Ama geçen zaman zarfında birçok noktada yaşanan değişimler ve farklılaşmalar tarımsal üretimimizi ülke olarak derinden etkilemiş durumdadır.

Öyle ki demografik özelliklerin değişmesi ki köyden kente çok ciddi sayıda insan göç etti; iklimlerin değişmesi ki küresel ısınma tarımın ana damarlarından olan sulamayı ve suya ulaşmayı önemli ölçüde negatif yönde etkiledi hatta etkilemeye devam da ediyor.

Günümüz Türkiye’si ne bakıldığında kentteki nüfusun köyde yaşamayı arzu ettiğini diğer taraftan da köyde yaşayanların kentlerde yaşamayı tercih ettiklerine şahit olursunuz.

Gerçi son 40 yılda ülkemizde köyde ve kentte yaşayanların sayısında ciddi bir farklılaşma olduğunu görebiliyoruz.

Yani köyde yaşayanların sayısı azalırken kentte yaşayanları sayısı artmaya başladı bunun adına da köyden indim şehre denildi.

Gençler tarlalarda çalışmak istemedi, ahırlarda ve meralarda hayvan otlatmaktan zevk almaz hale geldi ve sonuçta da tarımda da birçok diğer sektörde olduğu gibi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınmaya başlanıldı.

Aslında tarlasında sebze veya tahıl, bahçesinde meyve ve merasında küçükbaş veya büyükbaş hayvan üretmeyi seçen bir gençlik yetiştirilebilseydi daha doğrusu gençler bunlara her anlamda teşvik edilebilseydi tarımsal anlamda ülkemiz şuan da çok farklı bir noktadaydı.

İnsan unsurunun yanında tohum ve akıllı atarım uygulamalarını verimli bir şekilde tarımsal hayata enjekte edebilseydik 1980’li yıllardan çok daha iyi konumlarda olabilecek bir ülkede yaşıyor olacaktık.

Ama bunlar için geç mi kanımca değil. Neden değil diye soranlar olduğunu duyar gibiyim onlara da verebileceğim cevap şu olacaktır; eğer aslımıza dönem niyetinde acele edersek değil tarımda her alanda ecdadımızın olduğu gibi en ileride olabiliriz.

Sadece tarımsal ürünleri üretme konusunda değil üretici fiyatlarında da son zamanlarda ciddi denilebilecek seviyelerde problemler yaşıyoruz. Bu durumda enflasyonu yukarılara çekiyor.

TÜİK’in en son açıkladığı tarım ürünleri üretici fiyat endeksinin yüksek olması bunu kanıtlar niteliktedir.

Şöyle ki; bu yılın ağustos ayındaki tarım ürünleri üretici fiyat endeksi yine bu yılın temmuz ayına göre yüzde 1.77 seviyesinde yükselmiş durumdadır.

Yani temmuzda bir çiftçi bir ürünü üretmek için tarlasında 10.000 TL maliyete katlanmışsa bu maliyet ağustos ayında 10.177 TL ye çıkmıştır.

Endeks 2020 yılının Ağustos ayına göre yüzde 24.69 oranında yükselmiştir. Yani aynı çiftçi 2020 Ağustos ayında bir ürünü üretmek için tarlasında 20.000 TL maliyete katlanmışsa bu maliyet 2021 yılının ağustos ayında 24.938 TL olmuştur.

Bu yükseliş oranlarıyla endeks son 26 ayın en hızlı yıllık artışını yaşamıştır.

Bunun sebepleri olarak en başta tohum, gübre, mazot fiyatlarındaki artışlar ile üretici sayısındaki azalışları sayabiliriz.

Artışın sebepleri bellidir ve bu sebeplerin üzerine kararlılıkla gidilmediği sürece tarım ürünlerindeki fiyat artışlarını dolayısıyla da enflasyonu durdurmak mümkün değildir.